Merhaba;
Geçen cuma tatilmiş. Uzun hafta sonunu değerlendirelim dedik. Tabii sadece bir gece kaldığımız için herhangi bir hafta sonunda da yapılabilirdi ama tabii pazar günü evde dinlenmek de iyiydi.
Helsingor bizim adanın kuzey ucu. Kopenhag tren istasyonundan bir trenle gidebilirsiniz. Bizim gitmemiz azıcı kzorlu oldu çünkü Kopenhag trenleri tatillerde ve haftasonları iptal ediliyor inşaat çalışmaları nedeniyle. Gittiğimiz yerde treni kurutuyoruz. Biz Kokkedal'dan trene bindik ve ben oraya da bayıldım. Danimarka genel olarak yeşillik ama bizim burası messela çok düzlük. Kokkedal tarafları ise ormanlıktı. Neyse. Cuma günü Helsingor'a gittik ve vapura atlayıp Helsinborg' geçtik. Helsingor'u cumartesi gezeceğiz.
Helsingor - Helsingbor arası vapurla 20 dakika. Üsküdar - Eminönü gibi. Havanın da güzel olduğu bir hafta sonuydu. Kuzeye çıktık ve şanslıydık.
Burası küçük bir şehir. Bizim de ne yazık ki yarım günümüz var. İki gece kalınırsa etraftaki köylerine, plajlarına gidilebilir ki bence gidilmeli. Biz tekrar gitmeyi düşünüyoruz.
Kullagaten Caddesi trafiğe kapalı bir cadde ve tüm Avrupa şehirleri gibi tüm barlar, kafeler, mağazalar buraya toplanmış. Görmenizi tavsiye ettikleri bir kaç yer var. Aşağı yukarı hepsi ya bu caddenin üzerinde, ya da sahil boyunda. Genelde her yerde kiliseleri görmeniz tavsiye ediliyor ama açıkçası ne Kopanhag'da, ne İsveç'te henüz gördüğümüze değecek bir kilise görmedim.
Dunker's Kulturhuset mimarisi değişik bir binaydı. Bizim için şöyle bir güzelliği oldu: Biz de yorulmuştuk, Barış'da arabasında sıkılmıştı. Oradaki çocuk oyun alanında birazcık oynadı. İlk defa öyle bir yerde oynadığı için de çok şaşkın ve mutluydu.
Kullagaten'de bir aşağı bir yukarı dolandıktan sonra biraz da sahilde turladık. Uzun süredir gerçekten deniz kokusu almadığımızı fark ettik. Kopenhag'da kanallar var ama orada böyle bir koku alamıyorsun.
Şehir kalesi tamirattaydı kulenin olduğu parka çıkıp biraz etrafımıza baktık. Kuş seslerini dinledik.
Helsinborg'a öğleden sonra vardığımız için Sofiera Kalesi'ne gidemedik. Daha çok şehrin içinde dolandık. Akşam tabi ki bebeğimiz olduğu için erken bir saatte otele döndük. Şehir merkezinde H5 isimli otelde kaldık. Bence son derece güzeldi ama bebek arabası ile biraz zorluydu. Asansör ara katlarda duruyor ve otelin hem girişinde, hem de içinde merdivenler var.
Ertesi gün kahvaltı için dolanıp durduk. Esasında önceki günden gözümüze bir pastane kestirmiştik. Gene Kullagaten Caddesi üzerinde Fahlmans. Hatta Uğur'la vay be insanlar yüz yıldır aynı işi yapıyor demiştik. 1914'te açılmışlar çünkü. Çok da güzel bir karar verdiğimizi anladık. Size şöyle söyleyeyim. Ben croissant sevmem ama genelde Avrupa kahvaltılarında zorunludur. Doymamış olsam ikinciyi yerdim. O kadar çok sevdim.
Cumartesi günü öğlen 12.30 gibi bir vapurla karşıya geçtik çünkü en geç 14.00'te Helsingor'de olmamız gerekiyordu. Onu da ikinci yazı da bulabilirsiniz:)