27 Aralık 2007 Perşembe

Nazım Hikmet

Bayram dönüşü ilk yazı:)
Nazım Hikmet'in hiç yayınlanmamış bir şiiri bulunmuş, hemen paylaşalım.

Geldi dört güvercin/suda yıkanmak için./Su mapushane yalağındaydı/ve güneş/güvercinlerin/gözünde, kanadında, kırmızı ayağındaydı. girdi dört güvercin/yıkanmak için/ suyun içine./ve kederli toprakta dört insan/baktı dört güvercine. güvercinler hep beraber/güneşi taşıyıp kırmızı ayaklarında uçabilirler/durdurmaz onları demir ve duvar/güvercinlerin yumuşak kanatları var./Ve kanatlar/şimdi burda, şimdi damın üzerinde./insanların kanatları yok/insanların kanatları yüreklerinde. Dört güvercin/güneşe varmak için/ yıkandı, uçtu sudan


Detaylar için: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=242754

18 Aralık 2007 Salı

Bayram Tebriği

Bayramınız kutlu olsun. Bayram boyunca umarım aileniz ve arkadaşlarınızla çok güzel zaman geçirir, büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpersiniz.
Bayram dönüşü görüşmek dileğiyle...

14 Aralık 2007 Cuma

Grip Mevsimi










Grip mevsimi diye bir şey var esasında gerçekten dimi? Ben genelde bu mevsime pek bulaşmadan sağlık içinde geçirirm günlerimi, en fazla biraz burnum akar ama nadirdir yani yataklara düştüğüm. Ama gel gör ki acı kader arada sırada bana da vuruyor böyle. Çarşamba günü hafif bir öksürükle başladım ki o an anladım yandım dedim çünkü ben öksürmem de normalde. Ama mesela iki sene önce bütün kış boyunca öksürmüştüm, ne antibiyotikler, ne öksürük şurupları fayda etmemişti. Neyse efenim iki gündür yurttan çıkmıyorum, sakin sakin oturuyorum, arada uyuyorum falan. Ama yarına iyileşirim dimi? Yarın cumartesi sonuçta iyileşmek lazım.
Dün biraz akademik çalışma yapmaya çalıştım ama okuduklarımı hiç anlamadığımı farkettim, o yüzden bugün Photoshop'a sardırdım kendimi. Bütün bu fotoğraf dosyaları arasında feleğim şaştı, nefler, büyük jpegler, küçük jpegler falan filan. Neyse uzun süredir yapmak istediğim şeylerdi hasta olmak işe yaradı biraz. Aşağıda da bugünün seçmesini bulacaksınız:)
Dün gece World of Warcraft oynamaya başladım ama sanırım daha oynamam, sevmedim manasız geldi ki oyun oynamayı severim biraz ama.
Masamın üstü çok komik, portakal kabukları, hamur kıvamında mendillerle falan dolu sanırım bi toparlasam iyi olacak.
Bu satırlara bugün son vereyim, size dört yeni fotoğraf sunacağım, belki bu çalışma şeklinin devamı gelir benim hoşuma gitti.
Fonda Hande Yener'den Kelepçe çalıyordu.( NEDEN????)

3 Aralık 2007 Pazartesi

Kerpe, Fırında Tavuk, Devil Wears Prada





Cumartesi gününü İzmit'in bir kasabasında, Kerpe'de geçirdik. Sanırım pek çok fotoğrafçının gidip gördüğü yerlerdir buralar. Ben de birkaç sene önce fotoğraf merkezinde gördüğüm bir sergide tanışmıştım ilk. Devasa bir fotoğrafta inanılmaz güzellikte kayalıklar vardı. Dakikalarca izlemiştik Uğur'la beraber fotoğrafı. Sonra unutmuşum uzun bir süre. Nette Kerpe için araştırma yaparken gördüm tekrar fotoğrafı be işte bu dedim. Yıllardır aradığım güzellik;) TEM'den Kandıra çıkışından çıktıktan sonra ağaçların arasından kıvrıla kıvrıla gidiyorsunuz Kerpe'ye. Yol mide bulantısı yapabilir. Dikkatli olmakta sonsuz yararlar var. Karagözler restaurantta balıklarımızı ve salatalarımız yedik, sıcak sobanın yanında kedi gibi kıvrıldık, hatta içeri giren olasılıkla çamura düşüp o kadar ıslanmış bir kediyle oynadık. Hava gerçekten çok soğuktu ve Karadeniz' de sağolsun iliklerimize kadar titretti bizleri. Ama fotoğraf çekmek için herşeyi göze almış bir ekiptik:)) Ayrıca annem için bastıracağım çok güzel bir fotoğrafım da oldu ki çok mutlu etti bu beni. Yalnız ne yazık ki Kerpe'de yazlıkçı akınından kurtulamamış. Ne yazık ki her tarafta çok çirkin evler vardı. Ve evler o kadar şaşalı ki anlayamadım sebebini. İnsan neden 3 ay bile oturamayacağını bile bile böyle evler yapar. Doğayı rezil etmenin mantığı nedir ki? Evlerin hepsinin boş olduğunu söylememe gerek bile yok sanırım. Biz gittimiğizmde kimsecikler yoktu, çok sessiz, sakin huzurluydu. Sanırım yazın çok kalabalık oluyordur ama denizi çok güzel görünüyırdu, denize girmek için gidilebilir.
Dün akşam Uğur, Yurda ve Onur'a yemek pişirdim. Birisi çok bilindik bir fırında tavuktu, diğeri erişte pilavı ve sonuncusu fırında karnıbahar. Sanki yemek pişirmekten çok anlayan bir insanmışım gibi tariflerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Söylemeye gerek yok çocuklar parmaklarını yediler:))

FIRINDA TAVUK

Malzemeler

Tavuk
Havuç
Patates
Yeşil biber
Soğan
Kekik
Nane
Kırmızı biber
Tuz
Zeytinyağı
Salça
Pişirme poşeti

Hazırlanışı
Öncelikle tavukları küçük parçalara ayırdım ve zeytinyağı, kekik, nane, tuz ve biraz kırmızı biberle terbiye ettim. 1 saat kadar buzdolabında beklettim. Esasında bu tür şeyleri geceden yapmak gerekiyor ama benim misafirlerim bir anda çıkıverdiler. Bir saat sonunda tavukları sulandırılmış salça ile karıştırdım ama çok fazla salça kullanmadım. (Esasında ben domates sosu kullandım ama ev yapımı bir salça lezzetine lezzet katar bence) Havuçları, yeşil biberleri ve patatesleri uzun uzun doğradım. Soğanları ise halka şeklinde doğradım .Bütün sebzeleri ve tavukları büyükçe bir kapta iyice karıştırdım. Sonra hepsini pişirme poşetine koydum ve tekrar üzerlerine biraz zeytinyağı ile salça karışımı döktüm. 150-200 derecelik fırında 45-50 dakika kadar pişirdim ve çıkardığımda gerçekten çok lezzetli olmuşlardı.


FIRINDA KARNIBAHAR


Bunun tarifini Solmaz Teyze’den almıştım Eskişehir’de. İlk seferde beceremedim pek ama ikinci sefer baya başarılı oldu.


Malzemeler


Karnıbahar
Labne Peyniri
Kaşar Peyniri

Süt
Limon
Tuz

Hazırlanışı
Öncelikle karnıbaharları tuzlu ve limonlu suda haşladım. Daha sonra borcama aldım. Yeteri kadar labne peyniri ve sütü karıştırdım. Labne peynirini sütle seyrelttim yani. Burada ölçü biraz sizin damak tadınızı kalıyor sanırım ama ben elimi pek korkak alıştırmadım peynir süt karışımındaJ Bu karışımı karnıbaharın üzerine döktüm ve iyice karıştırdım. 150 derecelik fırında karnıbaharların üzeri pembeleşene kadar tekrar pişirdim. Son aşamada da üzerlerine rendelenmiş kaşar döktüm ve biraz daha pişirip kaşarın erimesini sağladım. Hepsi bu kadar
Afiyet olsun şimdiden eğer denemek isterseniz. Özellikle karnıbahar bir mucize bence

Ve son olarak dün gece sonunda Devil Wears Prada’yı izledim. Çok kıskandım. Kızlar inanılmaz giyiniyorlardı. Peki ben de moda sektörüne atılsam böyle giyinebilir miyim? İnanılmaz güzel tasarımlar vardı bence. Hatta o gazla sabahleyin işe gelirken aşırı süslenmiş buldum kendimi.

Naçize satırlarım biterken Scorpions’dan Wind of Change çalıyordu.