29 Kasım 2007 Perşembe

Nedense çok sıkılıyorum iki gündür. Kendimi bir ataletin içinde kaybolup gitmiş gibi hissediyorum. Bütün gün bilgisayarın başında oturuyorum. Yaptığım doğru dürüst bir iş yok. Esasında yeni tez konumla ilgili çok heyecanlıyım ama nedense yapacak gücüm yokmuş gibi hissediyorum.
İnci Aral'ın Yeni Yalan Zamanlar diye bir üçlemesi var. Yeşil'den başladım okumaya. Esasıdan hiç sevmediğim bir dille yazılmış, karmaşık ve hiç bitmeyen cümleler falan ama nasıl olduysa sardı sarmaladı. Şimdi Eda'nın durumunu düşünmeden duramıyorum. Kerim ona kapılmasın istiyorum. Nedim'in salaklığıyla dalga geçiyorum ama başına kötü birşey gelmiş olma olasılığı canımı sıkıyor.
Hiç bitmesin istiyorum, b,r taraftan da bitse de şu sıkıntıdan kurtulsam diyorum. İki kitabı daha var. Bu iyi bir haber mi kötü bir haber mi bilemiorum. Ama okuyacağım kesin diye düşünüyorum.
Aklımda çok fazla fikir var, hangi birine yoğunlaşacağımı bile bilmiyorum. Kesinlikle yapmak istediklerim var, yapamayacaklarım var. Çabalamam gerekenler var. Çok yorgunum ama sanki. Acaba gerçekten hasta mı oluyorum diye düşünüyorum. Vitamin falan mı alsam ama son bir senedir ruh halim bu genelde. Hani arada toparlıyorum sonra yeniden... Kafamı boşaltmam lazım, bu şehirden ve tüm sorumluluklarından kaçmam lazım esasında. Dün akşam Uğur'la bir sponsorum olsa dünyayı gezsem fotoğraf çeksem die düşünüyordum, belki iyi gelir ama nerden bulunur böyle bir sponsor yani bunun nikon ya da canon olması gerek çünkü:)
Bilgisayarım update yaptı, bütün gün restart atmaya çalıştı. Henüz izin vermedim ama delirdim artık. Daha sonra işte acelen ne diye çığlık atmak istiyorum, elime bir balyoz alıp aletin tepesine tepesine vurmak istiyorum.
Levent Yüksel'in güzel bir sesi var kanımca.

26 Kasım 2007 Pazartesi

Vefa Bozası












Bugün Uğur'la Vefa'ya boza içmeye gittik. Boza seven bir insan değilim. Önüme konursa sadece yarım bardak içerim, kırk yıl kalsa hayatta aklıma gelmez ama Uğur gözümün önünde iki bardak içmeyi başardı, o boza içerken ben de fırsattan istifade fotoğraf çektim bir sürü. Vefa Bozacı'sında çalışanlara bana izin verdikleri için çok teşekkür ediyorum. Birde ikimizde birbirimizde para var sanıp para çekmeden gittik ve yanımızda hiç para yoktu, ki hiç hoş olmadı bizim için. Uğur koşup para çekti. Ben de daha fazla fotoğraf çektim hahaha;) Fotoğraflar da biraz düzensiz yüklendi sanırım, artık idare edin:)

12 Kasım 2007 Pazartesi

fotoğraflar





Bu da netsiz olmasına rağmen çok sevdiğim bir kare oldu. Her iki fotoğrafta 3 kasımda çekildi. Altuğ ve Uğur'la çok eğlenceli bir gezi geçirdim:)





Garlar her zaman sevdiğim yerler oldu, bazen ayrılık bazense kavuşma. Bu fotoğraf şaheser olmasa da garlara olan sevgimin bir ifadesi olsun.




8 Kasım 2007 Perşembe

ordan burdan

Selamlar uzun bir aradan sonra;
Hayatimdaki bir takim karisikliklari düzenlemek zorundaydim, bir süredir onlarla cebellesiyordum, neyse ki simdilik pek çok sey düzene girmis gibi gözüküyor gerçekten de. Umarim düsündügüm gibidir:))Bu ara tez konum belli oldu. Hem tasarim, hem de mühendislik yapabilecegim birsey gibi gözüküyor. gerçi henüz kesin degil konusulmasi gereken yerler var ama eger ki tezim bu olursa çok çok süper olacak.
Internet ilginç bir yer bence. Herkes birseyler yaziyor, çiziyor, tasarim yapiyor, moda elestirisi yapiyor, bazilar da sadece benim gibi yazilar yaziyor, kendini anlatiyor. bana ilginç geliyor bütün bunlar. Gerçekten de hepimiz kendimizi yazar, fotografçi, ressam, tasarimci mi sanmaya basladik, yoksa herseye bir yerlerden baslamak mi gerekiyor çözebilmis degilim.
Geçenlerde Penguen'de yada Uykusuz'da çok emin degilim siskin egolarla dolu plazalarda geçen is görüsmeleri ile ilgili bir yazi okumustum. Çok komik degildi daha ziyadesiyle süper bir tespitti bence. Neden üniversite çalismaktan bu kadar haz aldigimi bir kez daha hatirlatti bana. Az öncede bir sitede birisinin kendi hakkindaki görüslerini okudum. Tanrim ben nasil mükemmel bir insanim demisti kisi kendi hakkinda. Mükemmel de olabilirsin tabii ama insan kendi hakkinda bu kadar mükemmelim diye yazacak özgüveni nerden biliyor ki anlamiyorum.
Birkaç moda sayfasini takip etmeye çalisiyorum. Gerçi moda en büyük ilgi alanim degil, genelde giyinmek rahatliktan ibaret benim için. Her ne kadar üzerime giydiklerime çok önem versem de hiçbirseyi moda oldugu için giymiyorum(tamam genelde giymiyorum:)) bu sitelerde dolasirken ilginç yazilara ve fotograflara rastliyorum. çok egleniyorum. iki blog paylasmak istiyorum bu sebeple:
http://bengidiyorum.blogspot.com/
http://biriyaziyorbiriciziyor.blogspot.com/
çizimlerini o kadar çok begendim ki:))
Geçen hafta İstanbul Modern'de Galata Köprüsü fotoğraflarını görmeye gittik. İlginçti bazıları gerçekten de. Ne yazıkki ismini hatırlayamadığım bir fotoğrafçının Galata Köprüsü'nü doğunun ve batının ortasına koyduğu, doğuyu eminönünün ve batının da pera'nın temsil ettiği fotoğraflarını çok beğendim. ilginç esasında eminönü batıya giden tren garının olduğu yer, pera'dan bile daha batılı belki ama beyoğlu'nun asla olamayacağı kadar da .doğulu.
Birsürü sunum yapmam alzım iki hafta içinde, ve birisi de ulusal kongrede. Büyük bir oluşum mu ulusal kongre bilmiyorum, adı insanı korkutuyor ama nedense:( Umarım iyi geçer.
simdilik bu kadar sanirim.tekrar görüsene kadar kucak kucak kucakladim herkesi