5 Aralık 2016 Pazartesi

Cefalu

Merhaba;

Taormina'dan Palermo'ya gitmiştik hatırlarsanız. Esasında kronolojik olarak belki de önce Palermo yazısını yazmalıydım bilemedim:) Ama içimden önce bunu yazmak geldi. 

Cefalu'ya Palermo'dan trenle kısa bir seyahatle ulaşabilirsiniz. Ben buraya bir tam gün ayırmıştım ve hedefim de tüm gün denize girmekti. Ama heyhat, öyle rüzgarlı bir gündü ki zaten suya girenleri de hemen cankurtaran çıkarıyordu. Ama pırıl bir günde gelirseniz şöyle geniş kumsalda sere serpe yayılabilirsiniz diye düşünüyorum. Bu arada bir kaç kişiden daha çok rüzgarlı olduğunu okudum, belki de çoğunlukla rüzgar alan bir yerdir. 





Denize girmek mümkün olmayınca kendimizi sokak aralarına vurduk mecburen. Daracık sokaklarıyla klasik bir İtalyan şehri ile karşı karşıyayız. Çeşitli dükkanlarda pek güzel tasarım ürünleri bulabilirsiniz. 



Burası şehrin ortasındaki hamammış. Tabi ki sadece erkekler kullanabiliyormuş o zamanlar. 



Burası eski liman olarak geçiyor. Esasında dalgalardan biraz daha korunaklı durumdaydı ama biz gene de suya girmeye cesaret edemedik.




Tabi ki bir katedral var. Pek çok kısmında tamirat vardı. 




Öğlen acıktığımızda sokak aralarında bir pastanede mola verdik. Karşımıza çıktı, hadi deneyelim dedik. Pizza ve makarna yedik, bence hiç de fena değildi. Üstelik hesaplı bir alternatifti. Avrupa'da en sevdiğim şey ise, en sıradan yerde bile bira, şarap içebilmeniz. Japonya'da yaşayan İtalyan bir adamla Türkiye'nin durumunu tartışmamız ise son derece enteresandı bence.)




Bakmayın omuzlarımda havlu olduğuna. Islandığımdan falan değil, resmen üşüdüğümden artık. İşin en gıcık tafarı ise şu oldu: Ne yazık ki dönüş treni belli bir saatteydi. Yanlış hatırlamıyorsam 5 gibiydi.  Denize girmeyince Cefalu gerçekten çok küçük bir şehi. İki tane denize paralel sokaktan oluşuyr ve yapabileceğiniz pek bir şey kalmıyor. Tren saatini beklemek zorunda kalıyorsunuz. Biz artık deniz kenarında daha fazla üşümeye tahammül edemediğimiz için istasyona çıkıp son bir saatimizi kitap okuyarak geçirdik. 

Eğer denize girebilirseniz Cefalu'da bir kaç gün bile geçer, bence keyifli bir şehirdi. Ama deniz yoksa günübirlik bir gezi yapabilirsiniz. 

Son durağımız Palermo ki kendisi uzun vir yazıyı hakediyor bence:)  

22 Kasım 2016 Salı

Taormina

Güzel bir şehirde zaman geçirelim mi? Taormina Sicilya gezimizin en güzel şehriydi sanırım. Bizim buradaki hedefimiz denize girmekti, o yüzden de 4 gün ayırdık. 

Catania'dan Taormina'ya otobüsle gittik. Yaklaşık 1 saat sürüyor. Taormina kuş yuvası gibi denizden hayli yukarıya kurulmuş bir şehir. ve açıkçası otobüs yokuş yukarı tırmanırken insanda bir Allahım sana geliyorum hissiyatı oluşturuyor. 

Biz Studio Von Gloeden'de kaldık. Tertemiz ve yepyeni bir B&B'dı. Ev sahibimiz de çok ilgili bir İtalyan'dı. Bizi otobüs terminalinden aldı, eve bıraktı. Bırakmasa biraz zorlanırdık belki de. 

Her şeyden önce Taormina'nın gerçekten pahalı olduğunu belirteyim. Normalde 30 euro civarında olan akşam yemekleri burda 45 euro civarında tuttu. Örneğin Palermo'da 6 euro olan kokteyller burada 12 euroydu. Ve plajları da gerçekten çok pahalıydı. Kişi başı 10 euro ve bu ücrete hiçbir şey dahil değil. O yüzden burdaki günlerinizi planlarken maddiyatı iki kere düşünerek işe başlayın. Zaten kalacak yer ararken de bunu fark edeceksiniz. 

Taormina esasında Porta Messina ve Porta Catania kapıları arasında yer alıyor diyebilirim. Bu kapılar arasında daracık sokakları, bir hayli şık restaurant ve otelleri var. Bütün Sicilya'da seramiğe ilgi var ama en güzel örnekleri Taormina'da var sanırım. Çok güzel tasarım dükkanlar var mesela ama her şey ateş pahası. 

Tabi ki her Avrupa şehri gibi bir Duomo var. Çeşmeler var, daracık sokaklar var. Bu sokaklarda gezebilir, kaybolabilirsiniz. Hatta ana caddenin bir paralelindeki sokaklarda çok güzel pizzacılar da bulabilirsiniz. Bizim yemek yediğimiz yerlerden birisini size önermek isterim. Pizzeria Gambero Rosso. Şimdi Sicilyalılar sıcak kanlı insanlar ama sanırım dil bilmediklerinden biraz çekingenler. Öte taraftan restaurantlarda bu sıcakkanlılığı  pek göremiyorsunuz. Çalışanlar genelde fazla snob. Yediyseniz kalkın gibiler. Ama Pizzeria Gambero Rosso bunun tam tersiydi. Çalışanlar çok sıcaktı, biz bir süre masa beklemek durumunda kaldık, bize bira ikram ettiler. Ki bunu Yunanistan'da gördüysek de İtalya'da hiç görmemiştik. Yemekler de gerçekten çok lezzetliydi. Kesinlikle tavsiye ederim. 

Bir de size en güzel cannoli Taormina'da demiştim hatırladınız mı? İste o cannoliyi de 

La Pignolata Guinness'de yedik. Her gün yedik hatta ne yalan söyleyelim:) Bence siz de öyle yapın.  Bir de ben filmi izlemedim ama GodFather'da "leave the gun, take the cannoli" denilen bir sahne varmış. Youtuba'dan izleyebilirsiniz. Yani bu cannoli o  denli önemli bir şey Sicilyalılar için:)









Şehrin ne kadar yukarda olduğunu görebiliyorsunuz sanırım. Denize inmek için üç yolunuz var. Otobüs, teleferik veya tabanvay. Bizim evimizin önünden otobüs geçiyordu, biz otobüsü tercih ettik o yüzden. 











Gelelim en güzel kısmına. Yani denize. Esasında Taormina'da birkaç tane plaj var. Biz ilk gün Isola Bella'ya gittik. O kadar çok beğendik ki sonra her gün oraya gittik. Denizi tertemizdi ve dev balıklarla beraber yüzebiliyordunuz. Isola Bella aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz ada esasında. Bu ada bir doğal hayatı koruma alanı gibi. Biletle içeriye giriliyor. Biz denize girmekle uğraştığımız için adaya girmedik açıkçası. Mesaimiz çok yoğundu ne de olsa:)

Isola Bella'da eğer plajlardaki tesislerden yararlanmak istiyorsanız kişi başı 10 euro. Ve dediğim gibi bu ücrete bir su bile dahil değil. Biz 3 gün plaja indik. O yüzden ne mi yaptık? Isola Bella'ya iniş için bir merdiven var. O merdivende deniz ayakkabısı (burda lazım), plaj elbisesi ve plaj şemsiyeleri satan insanlar var. İşte onlardan birinden 10 euroya şemsiye kaptık ve kendimize attık kızgın taşların üzerine. Bence şezlonglardan çok daha keyifliydi zira şezlonglar biraz bizim Bodrum Gümbet gibiydi üst üste. Bizse gayet rahattık. Şemsiyemizi alıp eve bile getirdik inanmazsınız. Uğur buna uçağa alamazsın bırakalım dedi. Dedim ki alamazsam hava alanında bırakırım. Alırsam eve getiririm:) Tabi ki aldım hiç sorun çıkmadı. 




Biz ne yazık ki antik tiyatroyu göremedik. 16.30 gibi kapanıyordu ve asla plajdan ayrılıp oraya gitmek gelmedi içimizden. Ama fotoğraflardan çok çok güzel görünüyor. Siz bizim gibi yapmayın, gidin bence. Bu arada bir gecede Eros Ramazotti konseri vardı tiyatroda. İşte onu dinlemek isterdim ama bilmiyordum ne yazık ki. 

Taormina'dan yolumuz Palermo'ya doğru gidiyor. Yalnız şöyle bir sorunumuz var. Ya Catania'ya dönüp ordan otobüse binecektik, ya da Taormina'dan trenle Messina'ya trenle gidip Messina'dan otobüse binecektik. Ben tren sevdiğim için biz önce trene sonra otobüse binmeyi tercih ettik. Tren Giardino Naxos'tan kalkıyor ve burası da deniz kenarı. Neyse ki evimizden geçen otobüs tren istasyonuna kadar geliyordu. Üstelik otobüs şoförümüz çok tatlı bir adamdı, günlerdir onunla inip çıktığımız için bizden para almadı. Önce galiba pazar günleri ücretsiz diye düşündük ama sonra fark ettik ki bazı insanlardan alıyor, bazılarından almıyor. Almadıkları ile sohbet ediyor. Tabii ben de kendisiyle baya sohbet ettim. Ne demiştim: Konuşuyorum ama anlayamıyorum:) 














21 Kasım 2016 Pazartesi

Etna

Merhaba;

Catania'da ilk günümüzün hedefi Etna'ya çıkmak. Esasında Catania'dan tek beklentimiz zaten Etna'ya çıkmaktı. Yani mümkün olduğunca. 

Daha önce de anlattığımı gibi, sabah 08.15'te  tren istasyonunun önünden kalkacak otobüse yetişmek üzere koşuyoruz. Kahvaltı etmek için istasyonun önündeki büfelerden croissant, brioche ve çay, kahve alıyoruz. Açıkçası o dandik büfeden o kadar lezzetli şeyleri nasıl yedik biz de hala şaşırıyoruz. Esasında Sicilya'nın olayı bu sanırım. Büfeler, sokak satıcıları hep çok lezzetli. En güzel kahve onlarda mesela. Otobüse yerleşip yola çıkıyoruz. Yaklaşık iki saatlik bir yolumuz var, Yol yokuş yukarı tırmanıyor. Pek çok küçük kasabanın içinde geçiyoruz ve yükseldikçe de Etna'nın volkanik oluşumlarını görmeye başlıyoruz. 

Otobüs normal şartlarda Nicolesi denilen bir kasabada zaten mola veriyormuş ama bizde mecburi oldu zira otobüs bozuldu. At İtalya dedim. Neyse ki yarım saatte yenisi geldi. 



Mesela bu kilise Nicolesi'de. Lav taşını o kadar çok bulmuşlar ki kilise yapmışlar. Nicolesi tatlı bir kasabaydı. Sağda solda kafeler, restaurantlar vardı. Araba kiralarsanız güzel bir kahvaltı yapabilirsiniz tabi ki. 

Yeni otobüs bizi 1900 metredeki otopark alanına bıraktı. Buradan sonra yapabilecekleriniz sınırlı. 1900 metre civarında iki tane krater var, bunlara tırmanabilirsiniz. Ki biz bunları taa dönüş yolunda fark ettik. Ya da 2900 metreye doğru yol alabilirsiniz. Bunun için önce teleferiğe binip 2400 metreye çıkmalısınız, daha sonra da sizi ordan otobüslerle 2900 metredeki ana kratere götürüyorlar. Yalnız bu biraz pahalı bir deneyimdi. Kişi başı 63 eurocuk. Teleferik 30 euro, otobüs ve rehber de 33 euro. Açıkçası bu kadar pahalı bir teleferik ücreti hiç görmemiştik. Ve biz binmemeye karar verdik. Cimrilik mi yaptık bilemiyorum zira ana kratere tırmanamadık. (Ne zamanımız ne de aşağıda göreceğiniz gibi kıyafetlerimiz uygun değildi) Bir yandan da ilk 500 metreyi yürümek istedik. ki insan yahu 500 metre nedir ki diyor. Öyle demeyin. Birincisi zemin ufak tefek lav taşlarından oluşmuş, tırmanmak hayli zor. Bizde spor ayakkabılar vardı. Ama gerçekten hiking ayakkabılarınızı giymenizi öneririm. Biz tırmanamadık mi? Tırmandık. Ama zordu. İkincisi burası hayli soğuk. Şehirden 10 -15 derece daha soğuk ve çok rüzgarlı. Bunu tahmin etmiştik. Neden o zaman şortla gittiniz derseniz açıkçası daha iyi bir alternatifimiz yoktu. Kotla çıkamazsınız, aynı şekilde eşortman da rahatsız edici oluyor bu tür yollarda. Eğer varsa tabi ki dağ kıyafetlerinizi giyin. Bizim yoktu. Üstümüze polar aldık ama popolar açıkta kaldı. İnsan esasında bacağından o kadar çok üşümüyor ama yukarı tırmanırken hayli terliyorsunuz, bu da üşüme oranınızı arttırıyor. Ayrıca ben yanımda ince bir tülbent getirdiğim için çok memnunum. Kulaklarım gerçekten çok üşüdü ve acıdı. Tülbentle kafamı sardım ki bu çok iyi geldi. 



Gördüğünüz gibi pek çok insan da yürüyor zaten. Ama ilerledikçe herkesin performansı farklı olduğu için baya yalnız kalabiliyorsunuz. Teleferiğin kenarından yürümenizi tavsiye ederim. Bir anda acayip bir sis bastırıyor ve önünüzü göremiyorsunuz mesela. Yolunuzu kaybetmeniz olası gibi göründü bana. 





Bakmayın güldüğüme, muhtemelen acayip üşüyorum. 



Net çekememişim. İnsanlar çok güzel çiçek kokuyordu etraf demişti ama mevsimi mi değildi anlamadım. Biz sadece şu yukarıdaki ufak çiçekleri görebildik. 



Etna geniş bir ovaya hükmediyor. Bu ovada esasında çok verimli bir ovaymış. Bir alana lav püskürdüğünde 15 sene kadar ekim yapılamıyormuş ama sonrasında çok verimli oluyormuş. 

Tepeye kadar yürüdüğünüzde inanılmaz üşümüş, yorulmuş, terlemiş oluyorsunuz ve açıkçası fiziksel olarak acı çekiyorsunuz. Neyseki 2400 metrede bir kafe var. O kadar yorgunluğun üstüne yediğiniz içtiğiniz her şey öylesine lezzetli geliyor ki anlatamam size. 

Bizim 16.30da Catania otobüsüne yetişmemiz gerekiyordu. Ama araba kiraladıysanız mesela buraya kadar yürüyüp sonrasında da otobüsle 2900 metredeki ana kratere gitmek çok keyifli bir deneyim olur diye düşünüyorum. 

Dönüş yolu tabi ki tırmanıştan daha zordu. İnişler her zaman daha zordur. Ben bir kaç kere düştüm, Neyseki yavaş düşüşler oldu. Dönüşte 1900 metredeki iki kraterden birisine çıktık. Çıktık derken  o 500 metreden sonra bu bir şey değildi. 



O kadar soğuktan sonra Catania bizi böyle karşıladı. Ben Etna'ya tırmanmaktan gerçekten çok keyif aldım. Hatta bütün Sicilya gezisinin en güzel noktasıydı bile diyebilirim. 

Yarın sabah Taormina'ya gidiyoruz. Burada biraz çok kalacağız. Deniz molası verdik kendimize.