14 Temmuz 2015 Salı

Selanik Kavala

Merhaba,

Heralde artık Yunanistan'ı ne kadar ÇOK sevdiğimizi bilmeyeniniz yoktur. Krizdeler diye ölüp ölüp diriliyorum (biz değiliz sanki), bu güzellik sonsuza kadar değişmesin, başlarına bir şey gelmesin istiyorum. Hoş Yunanistan Milattan Önceden beri var, bence hep var olmaya da devam edecekler. İşte artık Selanik'i de görmeyeni döveceklerdi, biz de 19 Mayıs'ta gittik gördük. Yazayım ki yeni seyahatlere yer açılsın değil mi:D Hem belki içinizden gitmek isteyen de olur yakın zamanda. Mevsim uygun.

Biz bu sefer turla gittik Selanik'e. Cuma gecesi otobüse bindik, yaklaşık 8 saat sonra Selanik'teydik. Şanslıydık kapıdan geçmek çok hızlı oldu. İlk durağımız Aziz Dimitrios Kilisesi. Bu kilise bir misyoner olan Dimitrios'un mezarının üzerine kurulmuş. Rehberimiz bize Dimitrios'un esasında hamamcı olduğunu ve buranın da hamam olduğunu söylemişti, ama internette de çeşitli hikayeler var hakkında. Kilisenin altı gerçekten bir Türk Hamamı. Çeşitli seferler yanmış, yeniden inşa edilmiş kiliseden camiye çevrilmiş, camiden de kiliseye. Tam bir ortodoks kilisesi, o kadar süslü, o kadar süslü ki anlatamam. Hayli de büyük bir kilise. Çok az fotoğrafı net çekmeyi becerebilmişim ne yazık ki. Turla gezmekle ilgili sevmediğim şey de bu zaten. Sadece yarım saatin var, uygun açıyı, uygun ışığı ararken ben zaman bitiveriyor. 


İkinci durağımız Atatürk'ün evi. Buraya sırayla alıyorlar grupları, o yüzden de bizim arada biraz serbest zamanımız oldu, Karnımız da acıkmıştı, Bir şey yedik mi hatırlayamadım ama,Biraz etrafta dolandık, ilk etapta tam olarak ne olduğunu anlayamadığım devasa bir kiliseye denk geldik. İçinde de tamirat var, bir yandan da kocaman minaresi ve şadırvanı var. Sonra rehberimiz anlattı. Bu esasında rotunda tarzında bir ibadethaneymiş ve muhtemelen de Roma döneminden kalmaymış. sonra kiliseye çevrilmiş, sonra camiye, şimdi tekrar kiliseye. İbadethanelerin de çektiği bu oluyor genelde. Üst üste yeni dinler biniyor, ibadethaneler yer değiştirmiyor, şekil değiştiriyor. 






(Bu Rotunda değil, onun arkasındaki küçük bir şapel. Yunanlılar da çok dindar biliyorsunuz, her yer şapel)



Hepimizin çocukluğu boyunca gördüğü pembe boyalı ev. Atatürk'ün Selanik'te doğduğu ev. Gerçekten de beni etkiledi. İnsanlar içerdeki müzecilik anlayışını beğenmediler, benimse aksine çok hoşuma gitti. Atatürk'e ait çok az eşya vardı kabul ediyorum ama zaten evin içini Atatürk eşyaları ile doldurmanın bir anlamı var mı? Sıradan bir Osmanlı evi sonuç olarak. Öte taraftan büyük ışıklı plakalar üzerine hayatı, savaşları falan yazılmıştı. Çok çok uzun zamanınız olsa hepsini okuyabilirsiniz. Biz tabi ki okuyamadık hepsini.  





Şimdi bu eylemin neden yapıldığını anlamadık biz. Yunanistan, eylemlerin ülkesi. 







Burası da herkesin İzmir kordonuna benzettiği Selanik kordonu. Kabul edelim ki benziyor. Ama İzmirli arkadaşlar küsmesin denizi daha mavi. Heralde daha temiz diye düşünüyorum. 

Beyaz kule Kanuni Süleyman zamanında Mimar Sinan tarafında yapılmış. Kullanım amacına göre de binanın ismi değişmiş, bir dönem zindanmış mesela. O zamanlar Kara Kule gibi bir isimle adlandırılmış, sonradan da bütün kanlı geçmişini silmek için beyaza boyanmış ve Beyaz Kule olarak anılmış. Şimdilerde doğal taş rengi olsa da adı artık Beyaz Kule olarak kalmış. içi müzeymiş ama biz gezmedik. 

Bizi öğlen 3 gibi Beyaz Kule'nin önünden aldılar otellerimize götürmek üzere. Normalde Selanik dışında kalacağımızı düşünüyorduk ama bizim otelimiz şehir merkezinde çıktı. Biz de o kadar çok yürüdük, o kadar yorulduk ki biraz dinlenelim bari deyip odamıza çıktık. 4 saat uyumuşuz söylemesi ayıp.

Selanik kocaman kaldırımları, cafeleri ve barları ile güzel bir şehir gerçekten de. Üstelik benim düşündüğümden de çok büyüktü. Bütün kaldırımlarda cafelerin sandalyeleri var ama hiçbir yerde Türkiye'deki gibi nerden geçsem nasıl yapsam diye düşünmüyorsunuz. Çünkü kaldırımların hepsinde yayaların geçmesi için gerekli boşluklar bırakılmış. O zaman da sinirlenmiyorsun tabii. 
Akşam Uğur illa tavernaya oturalım diye tutturdu. Bir de yemek derdimiz oldu. Yunanistan'da sonuçta büyük bir ülke ve her bölgesinde de farklı yemekler var. Uğur inatla Rodos'taki yemekleri arıyor, ama Selanik'te tamamen farklı bir mutfak var. Genel olarak balık üzerine yoğunlaşmışlar. Çarşı içinde denk geldiğimiz ufak bir tavernaya oturduk. Tamam kabul ediyorum ki bize gelin oturun diyen çocuk çok yakışıklı olduğu için de oraya oturmak istemiş olabilirim;) Gene hayli doyurucu bir yemek yiyip, gene Türkiye'ye kıyasla komik bir ücret ödeyip kalktık. Sonra neden bizde turizm bitiyor? Neden acaba? Bodrum'da 12 liraya 0.5lt su sattığınız için olabilir mi?

Ertesi gün yol üzerinde duraklarımız Kavala, Gümülcine, Dedeağaç. Bunlardan sadece Kavala'da mola verdik, ötekilerin içinde otobüsle geçtik. Özellikle Dedeağaç çok güzeldi. 
Kavala'yı da bilmemeniz imkansız tabii, Kavalalı Mehmet Ali Paşa sebebiyle. Kavala esasında yük değişim yeri demekmiş, limanı nedeniyle sanırım. 




Bu da ne yazık ki önce camiye sonra kiliseye çevrilen bir kilise. İnanılmaz  bir şey ama Osmanlı neredeyse bütün kiliseleri camiye çevirmiş, sonra da kalkıp kimsenin dinine karışmadık diye konuşuyor olmaları da çok enteresan gerçekten de. 




Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın evi Kavala'nın tepesinde gibi. O yüzden de yokuş yukarı çok keyifli bir yol yürüyorsunuz. Mehmet Ali Paşa'yı Osmanlı reddettiği için evinin düzenlenmesini falan hep Mısır devleti yapıyormuş. 

Bu yol üzerindeki restaurantlardan birinde yemek yedik. Önceki gece Selanik'te de yerken birisinin beyaz şarap gibi bir şey içtiğini görmüştüm ama anlamamıştım ne olduğunu. O gün oturduğumuz yerde sordum. Malamatina dedi garson çocuk. Genelde Cola ile karıştırıyolar dedi, ben orda koptum zaten. Cola ile karıştırılarak içilen bir içki hiç içime sinmez. Ama baktık ki 2 euro, hadi alalım deneyelim dedik. Açmak istediler, açmayın evde içeceğiz dedik. Henüz içmedik. Ama arkamızdan koşup bize iki tane bardak getirdiler. Bu bardaklarla için dediler. Nasıl ki rakının, uzonun bardağı varsa, Malamatina'nın da var bardağı sonuçta. Eskiden şarap fıçıları çam reçinesi ile kapatılırmış ve onun kokusu sinermiş beyaz şaraba. Retsina denilen bir şarap türüymüş bu yani. Malamatina markası tabi ki. 






Mehmet Ali Paşa'nın doğduğu ev. 



Geldik bir gezinin daha sonuna. Selanik çok yakın bir destinasyon gerçekten de. Bir hafta sonu atlayıp otobüse de gidilebilir. Bizim Yunanistan seferlerimiz bitmedi.  Eylül'de gene bir Atina turu var sanki;) Hadi bakalım. Hepinize şimdiden iyi bayramlar.

Sevgiler.

Hiç yorum yok: