15 Nisan 2018 Pazar

Kopenhag'ın Sahilleri

Merhaba;

İnanılmaz ama burda insanlar denize giriyormuş. Biz de güneydeki İshoj Sahili'ne Pasklaya Tatili'nde, kuzeydeki Klampenborg Sahili'ne de bu haftasonu gittik. Hangisini daha çok sevdin derseniz, eğer denize gireceksem İshoj daha iyiydi. Deniz tertemizdi zira.

Ishoj'a gitmek biraz zor. Biz iki otobüs değiştirdik. Tren de var. Ama hem otobüs durağı hem tren istasyonu (ki ikisi de aynı yerde) sahile uzak. Biraz yürümeniz gerekiyor. Bence yol azıcık sıkıcıydı ama henüz etraf yeşermemiş ondan sanırım. Sahilde süper bir sürpriz vardı. Arken Modern Sanatlar Müzesi. Biz gezmedik, Barış huysuzdu o gün. Ama moralinin iyi olduğu bir gün gene gideceğim zira Van Gogh vardı.

Sahil upuzun bir kumsal. Etrafta kabinler ve çok tatlı bir kafe vardı. Ama şezlong falan yok tabii. O gün güneş açıktı. Su nasıl berraktı anlatamam. Bir de tabii çok soğuk. Ama yazın gene de bir dalıp çıkacağım. 





İkinci sahilimiz ise Klempenborg. C ve H trenlerinin son durağı. Buradaki plaj daha küçük galiba. Açık ama çok rüzgarlı bir gündü gene. Adamların rüzgar enerjisini çok kullanırken bir bildiği varmış. 

Güzel iki tane deniz feneri var. Burası Bellevue diye geçiyor. Biz gittiğimizde sahilde çalışmalar vardı. Sanırım kabinleri falan yeniliyorlardı.

Sahilin arka tarafında da Bakken denilen orman var. İçinde Avrupa'nın en eski tema parkı varmış. Ahşap roller coasterlar falan. Barış biraz korktu seslerden ve görüntülerden. Çok kalmadık. Ama ormanda bir süre yürüdük. Daha yeşermemiş. Çok gotik, çok depresif. Ata binilebiliyor, bisiklet kiralanabiliyor. Hava ısınınca bence çok keyifli olacaktır. Gene tekrar gitmeyi hak eden bir yer. Biz biraz da geç gittik o yüzden ormanda çok zaman geçiremedik. Daha erken gitmek lazım bence.






11 Nisan 2018 Çarşamba

Roskilde

Merhaba; 

Paskalya'da hava bir gün iyi bir gün kötüydü. 5 gün tatil var diye sevinirken, bir kaç gün eve tıkıldık. Ama bir gün Roskilde'ye, bir gün de Ishoj Sahili'ne gittik. Bugün Roskilde'yi anlatacağım. 

Roskilde Kopenhag'a yakın bir şehir. Daha önce Roskilde Fiyordu'ndaki Frederikssund'a gitmiştik hatırlarsanız. Bu sefer de fiyordun öbür yakasına geçtik. 

Evimizden Roskilde'ye gitmek çoook kolay. 216 numaralı otobüse biniyoruz ve yarım saat sonra hoooop Roskilde. Hem de yol boyunca irili ufaklı köylerden geçiyoruz. Bu köyler de çok sevimli, pek güzeller. Kopenhag'dan gelmek için ana istasyondan şehirlerarası trene binip Roskilde'ye gideceksiniz. 

Roskilde'de DTU'nun kampüsü var. Bir post doc falan bulsam buraya geleceğim yani. Roskilde'yi o kadar çok sevdim ki Uğur'a dedim ben DTU'ya geçersem buraya taşınıyoruz. Çok net. 

Küçük bir şehir ama canlı bir şehir. Kendimi sanki Kadıköy'e gelmiş gibi hissettim. Paskalya tatili olmasına rağmen sokaklarda insanlar vardı. Evden çıkıp bir markete gideyim deseniz kahve, bira içecek yerler bulabilirsiniz. Kitapçılar, plakçılar falan da var. Yani dediğim gibi tam Kadıköy'e gelmişsiniz gibi. Benim Smorum'da bulamadığım şey. 

Bir de deniz kıyısı. Güzel güzel sahilde yürüyüş yapabilirsiniz. Hava güzelse bir dondurma yiyebilirsiniz. 

Gene sahilde bir Viking Müzesi var. Hava çok güzel olduğu için benim canım kapalı bir ortama girmek istemedi. O yüzden sokaklarda yürüdük hep. Barış'ın da iyi uyuduğu bir gündü. Sakin geçti baya günümüz o yüzden. Uğur yazın gitmiş, Viking eğlenceleri günü varmış. Çok keyifliydi diyor. Yazın bir daha gideceğiz mecburen :)

Kopenhag'a gelirseniz zamanınız da varsa bence Roskilde'ye gidin. Esasında yarım günlük bir tur ama git gel gene de bir gününüzü alır. Ama pişman olmazsınız. 













Şu son foto Van Gogh tablosu gibi değil mi?