2 Ocak 2014 Perşembe

I Want to Be a Part of It.... New York - I

Yeni yılın ilk gününden herkese selamlar. Umarım süper yılbaşı partilerinde çok eğlenmişsinizdir ve yeni yıla çok güzel bir adım atmışsınızdır. 

Biz yılbaşından önceki haftasonu bir New York turu yapalım dedik. Cumartesi sabah Washington'dan otobüse bindik ve öğlene doğru New York'taydık. 

Esasında giderken çok fazla plan yapmadım. New York'un sadece iki güne sığmayacağını düşünüyorum her şeyden önce. Bir de Noel-Yılbaşı New York'u planında eğer sadece iki gününüz varsa müzeleri falan görmek gerekir miydi bilemedim (Pazar günü bir müzeye girebilmek için ağlayacağımı nerden bileyim) 

Çok fazla fotoğraf olduğu için iki parça halinde anlatacağım New York gezisini. Otelimiz 23. Sokak'ta (23. Street, esasında 23. cadde olmalı ama 5. Avenue'ye de 5. cadde dediğimiz için bir karmaşa var sanki. Onunda 5. Bulvar olması gerekmez mi? Bence gerekir.) Oteli çok geç kaldığımız için çok zor bulduk. Leo House diye esasen bir Katolik misafirhanesi. Pek çok güzel ve çok daha hesaplı hostel vardı ama yol arkadaşlarım tercih etmediler. Odalarını başkaları ile paylaşmak istemediler. Neyse. 23. Sokak'ta benim nedense çok sevdiğim Flatiron Binası ve Chelsea Oteli de var. Chelsea Oteli ile Patti Smith'in Çoluk Çocuk kitabı ile tanıştım. 68 itibari ile tanıdığımız bütün sanatçıların yolu bu otelden geçmiş, büyülü bir yer. O dönemde de uyuşturucunun, sanatın, acların ve sevinçlerin iç içe geçtiği bir yermiş. Şu anda kapalı, dışardan bakabildik sadece. Ama gece bazı odalardaki ışıklar yanıyordu. Gizli partiler mi var nedir bilemedim. Ne kadar isterdim içinde girip gezinmeyi. Patti Smith'le, Robert Mapplethorp'la, Jack Kerouac ile göz göze gelebilmeyi. 

Amacımız Empire State Binası'na çıkmak. Bu bir amaç, becerebilmek size kalmış. 5. Cadde boyunca 34. Sokak'a kadar yürüyeceğiz ve yolda tabi ki Flatiron Binası'nı da göreceğiz. Bildiğin ütü bu bina:D


Empire State'e giderken yolda yolunuzu pek çok tur çalışanı kesebilir. Size çeşitli turlar, biletler satabilirler. Biz de bunlardan birisinden Hudson Nehri turu ve Empire State giriş bileti aldık. Toplamda 39 dolardı. Bana sorarsanız tekne turu pek işe yarar bir şey değil, yarın detaylıca anlatırım. Önce Empire State'e çıkalım dedik ama o kadar çok sıra vadı ki, o sırayı beklemek bütün günü kaçırmak anlamına geliyordu. Gece 2'ye kadar açıkmış, belki gece çıkarız tekne turunu deneyelim o zaman dedik. Esasında benim fikrim Central Park'a gitmekti ama pazaar günü yağmur yağacak diye çocuklar tekne turunu aradan çıkarmak istediler. Meğer Central Park'ı nasılsa gecede gezebiliriz gibi bir naif fikir varmış kafalarında.



Bu sıra en az iki saat sürüyormuş. Sanırım yılbaşı olmasının da etkisidir. 



Bir kilisenin demirlerine sarılmış dilek bayrakları

Tekne için 78. iskeleye saat 16.10'da varabildik, ne yazık ki son tekne 4'te kalkmış, bir sonraki de 18.30'daymış. Orda beklemenin bir anlamı yok dedik, üstü açık otobüslere atladık ve Times Meydanı'na çıktık. Bu arada o otobüsler bedava mı, yoksa bizim elimizdeki biletlerle mi biniliyor hiç anlamadım. Şehirden binip iskeleye gidiyorsunuz kimse bilet sormuyor. İskeleden biniyorsunuz gene kimse bilet sormuyor. Mesela birisi 4 dolar dedi, bekledik ötekine bindik bedavaydı. Bir kaos hali var. Times Meydanı'na çıkarken meşhur New York trafiği ile de tanışmış olduk. Söylemesi ayıptır, ben unutmuşum trafiği. Burda hiç yok. Washington'da çok var diyorlar ama bence orda da yok. Ama New York'ta var kabul ediyorum.  Otobüs bizi Times Meydanı'na birkaç blok kala bıraktı. Zaten meydana girmesi mümkün müydü bilmiyorum. Allah'ım o nasıl bir kalabalık. Herkes meydana akıyor. İşin komik yanı meydanda gerçekten de pek birşey yok. Her tarafta reklam panoları var sadece.



 Neyseki böyle deliler var, aşağıdaki fotoğrafa bakarsanız daha iyi anlarsınız:D


Tabi ki Rockefeller Binası önündeki dev Noel Ağacı'nı görmek istiyoruz. Yürüyüş bile öylesine zor ki, kaldırımlara sığmamış insanlar. öyle bir kalabalık, trafik, keşmekeş. Olsun bu da güzel, bir daha ne zaman göreceğiz Yeni Yıl'da New York'u?





Ben kalabalıkta takılıp, aptal aptal etrafa bakmak istiyordum ama arkadaşlarım biraz sıkıldılar mı noldu bilmiyorum. Gerçi belki de seyahat anlayışları budur, pek tanımadığın insanlarla yola çıkmak kolay değil. Sürekli olarak bir ilerleyelim, ordan gidelim, burdan gidelim yok haritaları takip edelim, yok bilmem ne. Ay dedim (içimden) Harlem'e çıkacak değiliz kaybolmayız. Bir durun Allah aşkına. Bu ne acele? Sonuç olarak New York gezisi biraz (fazla) turistik oldu benim için. Neyse. 

Rockefeller'ın önünde müzik, eğlence, gösteri vardı. Keyifliydi bir hayli ortam bence. 


Rockefeller'ın önündeki Atlas Heykeli. 


Ben Upper East Side'ı görmek istiyorum diye 59. Sokak'a kadar yürüdük ama o noktadan sonra (Central Park kenarı esasen) ben pes ettim. Gossip Girl'ün çekildiği civarı bence gündüz görmek lazımdı ve artık bir hayli geçti. Hem de peşimde iki tane erkek çocuğu ile orada ne işim olacak ki diye düşündüm. Ufaktan dönüş yoluna geçtik. Yolda çok yorulduk bir tatlı molası verelim dedik. Tam nereye gitsek, ne yapsak diye Google'a bakıyorduk ki bir adam durdu. Nereye gitmek istiyorsunuz dedi. Tatlı yemek istiyoruz dedik. 5. Cadde'de hep mağazalar var, zaten geç oldu, siz en iyisi 3. Cadde'ye bakın orda açık yerler vardır. Cafeler falan da orda zaten dedi. New York'ta sokak ortasında durursanız pek çok insan size yardım etmek istiyor. Biz de 3. Cadde'ye gidip Sprinkler's Cupcake'den birer (erkekler 2 tane yedi yahu) cupcake yedik.   Ben pek cupcake sevmiyorum. Daha doğrusu üstündeki o şeker hamurundan nefret ediyorum. Kabul tadı güzel ama sağlığa o kadar zararlı ki ağzımıza almamamız lazım. Sprinkler'deki cupcaklerin üstünde şeker hamuru yoktu. Krema vardı. Hatta benimkinde kremada yoktu, krem peynirli bir krema vardı. Red Velvet yedim ben. Açıkçası ABD'ye geldiğimden beri yediğim tatlılar içinde içimi baymayan, tadını beğendiğim ilk tatlı oldu. Ne yazık ki büyük umutlarla ve merakla gittiğim Cheesecake Factory tam bir halay kırıklığı oldu benim için. Ağda kıvamında şekerli tatları sevmiyorum. Neyse. 


Dönüş yolunda Grand Central Terminal'e uğradık. Chrysler Binası'nı da gece görme şansımız oldu. 
Esasında Empire State'e gece çıkalım diye düşünmüştük, nasılsa 2'ye kadar açıkmış ama dönüşte dedik ki biraz anlamsız olacak sanki. Işıklı bir şehir göreceğiz sadece o kadar. Türk ve Ürdün'lü olduğumuz için kafalar aynı çalıştı. Biz dedik sabah erkenden gelelim. 8'de açılıyormuş. 8'e doğru geliriz. Emekli maaşı almak için kuyruğa giriyoruz sanki. 

1. bulvardan nehre baktık, yanına gitmedik, otoyol geçiyordu, sokaklardan salına salına otele döndüğümüzde saat galiba 12'ye geliyordu. Yanımda Uğur falan olsa benim için gece devam ederdi. Çünkü olasılıkla o saatlerde hala bir yerlerde içiyor, yiyor falan olurduk. Artık kısmet Uğur geldiğinde:)

Sabah nasılsa çok erken kalkacağımız için çok dertlenmedim de neden erken döndük diye. 
Pazar gününü de ikinci bölümde anlatayım. 




Hiç yorum yok: