29 Temmuz 2014 Salı

Batı Yakası'nın Hikayesi: Los Angeles

Herkese iyi bayramlar;

İyi bayramlar demek zor tabii, pek çok sıkıntı var dünyada. Olduğu kadar diyelim mi peki? 
Kişisel olarak bu bayramı diş ağrısı ile geçiriyorum. 20lik dişim hep sorunluydu, bu sefer başka türlü ağrıyor ne yazık ki. Sanırım çektirmek zorunda kalacağım. Bakalım şimdilik antibiyotik alıyorum. Her neyse.  

Amerika gezimize devam edelim mi? San Diego'dan sonraki gün Los Angeles ve Universal Studios turumuz vardı. Bu sefer Uğur bir firmadan şehir turu satın almış, bence mantıklı bir hareket olmuştu. Los Angeles'ta pek çok bina var, hiç birinin tarihi falan yok. Şu hot dog dükkanında Bruce Willis Demi Moore'a evlenme teklif etmiş, bu Burberry dükkanında bilmem kim alışveriş yapmış diye çeşitli dedikoduların olduğu bir turdu. Bu bilgilere internetten ulaşmak imkansız değildir elbet ama zordur. Bir rehber eşliğinde gezmek, hem de arabayı onların kullanması güzel oldu. 

Yakışıklı rehberimiz Gary eşliğinde ilk durağımız Venice Beach oldu. Burası pek çok filmde, klipte gördüğümüz meşhur sahil. Gerçekten de uçsuz bucaksız bir bir sahil. Gerçi yüzen kimseyi görmedim çünkü deniz çok dalgalıydı ama tam bir sörf cennetiydi orası. Bir süre kumlarda koştuk, Pasifik'e ayaklarımızı soktuk. Ama belirtmem lazım, California tam bir evsiz cenneti. Bütün sahil boyunca her taraf evsiz dolu. Size bir zarar vermiyorlar gerçi ama bilmem, dikkatli olmakta fayda var bence. 




Bir sonraki durağımız Beverly Hills. Los Angeles'ı çok fazla sevmedim ama yaşayacaksan Beverly Hills'te yaşayacaksın:) Ne de olsa zengin ve güzel bir muhit. 


Beverly Hills belediyesi bu tabelayı dikmek için tam 2 milyon dolar vermiş buradaki benzin istasyonuna. 



İnanmazsınız ama burası meşhur Kodak Tiyatrosu. Eski bir  pasajın içinde, eski püskü bir sinema. Rehberimizin dediğine göre, ödül törenleri sırasında sadece dışardaki kırmız halı ve sinema salonunun içi gösteriliyormuş. Pasajın içi hiç gösterilmiyormuş. 


Meşhur Hollywood yazısı. 



Walk of Fame. Esasında pek çok yıldızın fotoğrafını çekmişim ama blogda iki tane yetmez mi?

Ve bugunkü son durağımız Universal Studyoları. Esasında turda 4-5 saat gibi bir zaman ayrıldığı yazıyordu ama ne yazık ki biz stüdyolara ulaştığımızda saat 3tü. Kodak Tiyatrosu'nda anlamsızca uzun bir moda vardı çünkü. Turda saat 6ya kadar görünüyor. Gary bize dedi ki, saat 6da sizi almaya başka bir arkadaşım gelecek ama sizin oteliniz bizim rotamızda değil. Sizi yakın bir yere bırakmasını isteyin. Peki dedik, isteriz. Sonra bizden bahşiş istedi. Her ne kadar sinir olduğumuz bir yöntem olsa da,  ABD'nin olayı bu. Uğur'da 10 dolar verdi. Yalnız kişi başı 10 dolar alıyorum diyince acayip sinirlendik. Uğur param yok dedi. O zaman kredi kartı da alırım dedi Gary. Vay arkadaş dedik, adam resmen 30 dolarımıza göz dikmiş. Yürü git, bahşiş sen ne kadar istersen değil biz ne kadar verirsek olur demeyi nedense beceremedik. Kuzu kuzu 30 dolarımızı tosladık. Ve gerçekten bütün gün sinir olduk. Bir de bize Hard Rock Cafe'de indirim kuponu verdi. Gidip güzelce alışveriş yaptık ve kasada gördük ki o kuponların zamanı geçmiş. Sağ olsun adam yakışıklı yakışıklı kazıklamış bizi. Neyse. Gelelim Stüdyolara.

Yapılacak ilk şey stüdyoda size yaklaşık bir saatlik bir tur attıran trene binmek olacak. Bu trende Universal'ın kendi New York'unu, Jaws'ı, Desperate Housewives'ın sokağı Westeria Lane'i, Jurassic Parkı, Gringe'i ve pek çok filmi göreceksiniz. O uçsuz bucaksız okyanus sahnelerinin çekildiği küçücük havuza çok şaşıracaksınız. Dünyalar Savaşı'nda kullanılan uçağın Las Vegas'tan 60 bin dolara alındığını ama Los Angeles'a transfer edilmesi için 200 bin dolar ödendiğini göreceksiniz ve en sonunda da 4-5 boyutlu çok çok güzel bir King Kong   animasyonuna gireceksiniz. Anlatılacak bir şey değil gerçekten de, yaşamanız lazım. 4-5 boyutu inanılmaz güzel yapmışlardı. Heralde ilerde sinema teknolojisi bu noktaya gelecektir. 








Biz biraz şaşkın olduğumuz için önceki geceden fotoğraf makinamızı şarj etmeyi unutmuşuz bu noktadan sonra çekim yapmak ne yazık ki mümkün olmadı. Bir de stüdyoların içinde çeşitli animasyonlar, oyunlar var. Mesela 4 boyutlu Shrek filmi, mesela Kevin Costner'ın efsane filmi Su Dünyası. Burada bir parantez açayım, Su Dünyası gerçek oyuncuların falan olduğu bir performans o yüzden de günde sadece bir kaç kere gösteriliyor. Bence mutlaka girin. 

Nergis çok sevdiği için bir roller coster olan Mummy'ye girdik. Ben pek sevmem roller coster o yüzden de keyif almadım pek. 

House of Horror var bir de. Aman Tanrım diyorum. Nergis'le dalga geçerek girdik korku tüneli ne kadar korkunç olabilir ki dedik, kusura bakmayın ama altımıza sıçarak çıktık. Korku Tüneli'nin içinde  Frankenstein'den Chukky'ye kadar aklınıza gelip gelebilecek en korkunç filmlerden sahneler vardı. 

Artık saat 6ya geldiği için çıkmak zorunda kaldık ama esas aklımda İmge'nin iki kere bindiği, bizimse haftasonu gittiğimiz için aşırı kalabalıktan giremediğimiz Transformers kaldı. Açıkçası üzüldüm. İmge iki kere bindim diyor, ben oradaki tren hariç hiç bir şeye iki kere binmek istemedim. Bu Transformers'ta ne olabilirdi ki?

Kapıya çıktık, baktık bizim Gary orda. Dedi ki sizi otelinize yakın bir yere götürürüm ama şöyle bir durum var. Şu anda acayip trafik saati, ben sizi oraya kişi başı 30 dolara götürürüm. Dedik sen delirdin mi? Taksiye binsek? Aşağı yukarı aynı şey tutar burda taksiler zamana göre tarifelendiriliyor ve şu anda çok yoğun trafik var. Sonra nasıl olduysa gidip birisiyle konuştu ve bize dedi ki siz şimdi burda kalın, gezin tozun biraz daha. Dönüşte metroya binin. Burdan bineceğiniz hat iki durak sonra sizin otelinizin oraya çıkacak zaten. Los Angeles metrosu ile ilgili pek güzel şeyler duymamıştım ve bu fikri sevmedim. Güvenli mi dedim. Evet yeni bir hat sonuçta dedi. Biz de en azından trafik saati bitene kadar bekleyelim bari taksi biraz daha az yazar belki dedik ve Gary'den ayrıldık. O gün stüdyolar saat 8e  kadar açıktı. Hadi dedik geri girelim. Çıkarken ben fark etmiştim esasında çıkan insanlara damga basıyorlardı ama nasılsa geri dönemyeceğiz diye iplemedim ben. Ee nasıl gireceğiz? Biletin üstünde de tek girişlik yazıyor. Önce gittim görevlilerdne birisine derdimi anlattım. Çocuk beni başka bir kadına gönderdi ve dedi ki ona sorun, o yöneticimiz. Yöneticiye gittim, tam derdimi anlatıcam, kadın elimden bileti alıp barkod okuyucuya okuttu ve ta taaaa. Kapı açıldı. Kimseye bişi demek zorunda kalmadan girdik içeri. 3 kata aşağıdaki Transformers'a. Evet çok sıra bekledik. Ama gerçekten de inanılmaz bir deneyimdi. Müthiş bir animasyondu ve biz hala emin değiliz bindiğimiz vagon yere dik konuma geldi mi gelmedi mi:)) Hızla koşup tekrar binmek istedik ama ne yazık ki artık kapatmışlardı.

Stüdyoların yanında bir de saçma sapan bir sokak yapmışlar. Restaurantlar falan var ama o kadar ışıklı ve o kadar gürültülü ki anlatamam. Oralarda akşam yemeği için pizza yedik ve gözümüzü kararttık, zaten geriye 30 dolar toslamışız binelim şu metroya dedik. 

Önce stüdyolardan metro durağına olan shuttle'a biniyorsunuz. Yokuş aşağı tıngır mıngır iniliyor. Ordan da kırmızı hat metroya bindik. 2 durak sonra da indik zaten. Ben hala bikbikleniyordum esasında aman Tanrım ya başımıza bir şey gelirse diye. Karşımızda yaşlı bir kadın oturdu. Kadının yürüteci falan vardı. Nergis dedi ki, amma söylendin kadına baksana bu yaşta yürüteçle binmiş metroya. Dedim ki o teyzenin çalınacak bir şeyi yoktur, peki ya biz? Kendi aramızda konuşurken kadın bize siz Yunan mısınız dedi bize. Hayır dedik Türk'üz. "Ohhh, it is wonderful, I love İstanbul" diye muhabbete bir başladı teyze. Bu sefer de Uğur kesin bu işin altından bir şey çıkacak demeye başladı. Neyse ki çok kısa bir mesafe gittik, bir şey çıkmadan indik metrodan. 

Los Angeles metrosunda başımıza bir şey gelmedi bir kaç kere daha bindik ama gene de dikkatli olmakta çok büyük fayda var. Örneğin ertesi gün çok erken saatte bindiğimiz metro leş gibi sidik kokuyordu. Evsizler duraklarda yatıyorlar. Dediğim gibi, dikkatli olmakta fayda var. Bu arada metro ücreti 1.5 dolar. ABD'deki en ucuz  metro olabilir ama aktarma yok, her binişte 1.5 dolar vermeniz lazım. Biz bunu dönerken öğrendik, anlatacağım.

Otele doğru yürürken de bir grup kız bana "wow, I liked your shoes" dedi. (Bkn: Yukardaki Jack Nicholson fotosu) Evet ABD'nin delisi bol gerçekten de.

Yarın Las Vegas için yola çıkıyoruz. Hadi bakalım.

2 yorum:

Imge dedi ki...

Heyooo, yaşasııın, Transformers'a binebilmişsiniz! ;)) Çok sevindim gerçekten tekrar girip, ona binebilmenize.

Mummy'de bence de bir numara yoktu bu arada. Simpsons Ride içimde kaldı benim de. Biz de onun sırasını beklemeye üşenmiştik çünkü.

Las Vegas'ı bekliyoruuum. :)

sezenyildirim dedi ki...

Ay Simpsonlar'a biz de binmedik, yetişmedi): Transformers efsaneydi ama gerçekten de:D