22 Kasım 2016 Salı

Taormina

Güzel bir şehirde zaman geçirelim mi? Taormina Sicilya gezimizin en güzel şehriydi sanırım. Bizim buradaki hedefimiz denize girmekti, o yüzden de 4 gün ayırdık. 

Catania'dan Taormina'ya otobüsle gittik. Yaklaşık 1 saat sürüyor. Taormina kuş yuvası gibi denizden hayli yukarıya kurulmuş bir şehir. ve açıkçası otobüs yokuş yukarı tırmanırken insanda bir Allahım sana geliyorum hissiyatı oluşturuyor. 

Biz Studio Von Gloeden'de kaldık. Tertemiz ve yepyeni bir B&B'dı. Ev sahibimiz de çok ilgili bir İtalyan'dı. Bizi otobüs terminalinden aldı, eve bıraktı. Bırakmasa biraz zorlanırdık belki de. 

Her şeyden önce Taormina'nın gerçekten pahalı olduğunu belirteyim. Normalde 30 euro civarında olan akşam yemekleri burda 45 euro civarında tuttu. Örneğin Palermo'da 6 euro olan kokteyller burada 12 euroydu. Ve plajları da gerçekten çok pahalıydı. Kişi başı 10 euro ve bu ücrete hiçbir şey dahil değil. O yüzden burdaki günlerinizi planlarken maddiyatı iki kere düşünerek işe başlayın. Zaten kalacak yer ararken de bunu fark edeceksiniz. 

Taormina esasında Porta Messina ve Porta Catania kapıları arasında yer alıyor diyebilirim. Bu kapılar arasında daracık sokakları, bir hayli şık restaurant ve otelleri var. Bütün Sicilya'da seramiğe ilgi var ama en güzel örnekleri Taormina'da var sanırım. Çok güzel tasarım dükkanlar var mesela ama her şey ateş pahası. 

Tabi ki her Avrupa şehri gibi bir Duomo var. Çeşmeler var, daracık sokaklar var. Bu sokaklarda gezebilir, kaybolabilirsiniz. Hatta ana caddenin bir paralelindeki sokaklarda çok güzel pizzacılar da bulabilirsiniz. Bizim yemek yediğimiz yerlerden birisini size önermek isterim. Pizzeria Gambero Rosso. Şimdi Sicilyalılar sıcak kanlı insanlar ama sanırım dil bilmediklerinden biraz çekingenler. Öte taraftan restaurantlarda bu sıcakkanlılığı  pek göremiyorsunuz. Çalışanlar genelde fazla snob. Yediyseniz kalkın gibiler. Ama Pizzeria Gambero Rosso bunun tam tersiydi. Çalışanlar çok sıcaktı, biz bir süre masa beklemek durumunda kaldık, bize bira ikram ettiler. Ki bunu Yunanistan'da gördüysek de İtalya'da hiç görmemiştik. Yemekler de gerçekten çok lezzetliydi. Kesinlikle tavsiye ederim. 

Bir de size en güzel cannoli Taormina'da demiştim hatırladınız mı? İste o cannoliyi de 

La Pignolata Guinness'de yedik. Her gün yedik hatta ne yalan söyleyelim:) Bence siz de öyle yapın.  Bir de ben filmi izlemedim ama GodFather'da "leave the gun, take the cannoli" denilen bir sahne varmış. Youtuba'dan izleyebilirsiniz. Yani bu cannoli o  denli önemli bir şey Sicilyalılar için:)









Şehrin ne kadar yukarda olduğunu görebiliyorsunuz sanırım. Denize inmek için üç yolunuz var. Otobüs, teleferik veya tabanvay. Bizim evimizin önünden otobüs geçiyordu, biz otobüsü tercih ettik o yüzden. 











Gelelim en güzel kısmına. Yani denize. Esasında Taormina'da birkaç tane plaj var. Biz ilk gün Isola Bella'ya gittik. O kadar çok beğendik ki sonra her gün oraya gittik. Denizi tertemizdi ve dev balıklarla beraber yüzebiliyordunuz. Isola Bella aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz ada esasında. Bu ada bir doğal hayatı koruma alanı gibi. Biletle içeriye giriliyor. Biz denize girmekle uğraştığımız için adaya girmedik açıkçası. Mesaimiz çok yoğundu ne de olsa:)

Isola Bella'da eğer plajlardaki tesislerden yararlanmak istiyorsanız kişi başı 10 euro. Ve dediğim gibi bu ücrete bir su bile dahil değil. Biz 3 gün plaja indik. O yüzden ne mi yaptık? Isola Bella'ya iniş için bir merdiven var. O merdivende deniz ayakkabısı (burda lazım), plaj elbisesi ve plaj şemsiyeleri satan insanlar var. İşte onlardan birinden 10 euroya şemsiye kaptık ve kendimize attık kızgın taşların üzerine. Bence şezlonglardan çok daha keyifliydi zira şezlonglar biraz bizim Bodrum Gümbet gibiydi üst üste. Bizse gayet rahattık. Şemsiyemizi alıp eve bile getirdik inanmazsınız. Uğur buna uçağa alamazsın bırakalım dedi. Dedim ki alamazsam hava alanında bırakırım. Alırsam eve getiririm:) Tabi ki aldım hiç sorun çıkmadı. 




Biz ne yazık ki antik tiyatroyu göremedik. 16.30 gibi kapanıyordu ve asla plajdan ayrılıp oraya gitmek gelmedi içimizden. Ama fotoğraflardan çok çok güzel görünüyor. Siz bizim gibi yapmayın, gidin bence. Bu arada bir gecede Eros Ramazotti konseri vardı tiyatroda. İşte onu dinlemek isterdim ama bilmiyordum ne yazık ki. 

Taormina'dan yolumuz Palermo'ya doğru gidiyor. Yalnız şöyle bir sorunumuz var. Ya Catania'ya dönüp ordan otobüse binecektik, ya da Taormina'dan trenle Messina'ya trenle gidip Messina'dan otobüse binecektik. Ben tren sevdiğim için biz önce trene sonra otobüse binmeyi tercih ettik. Tren Giardino Naxos'tan kalkıyor ve burası da deniz kenarı. Neyse ki evimizden geçen otobüs tren istasyonuna kadar geliyordu. Üstelik otobüs şoförümüz çok tatlı bir adamdı, günlerdir onunla inip çıktığımız için bizden para almadı. Önce galiba pazar günleri ücretsiz diye düşündük ama sonra fark ettik ki bazı insanlardan alıyor, bazılarından almıyor. Almadıkları ile sohbet ediyor. Tabii ben de kendisiyle baya sohbet ettim. Ne demiştim: Konuşuyorum ama anlayamıyorum:) 














21 Kasım 2016 Pazartesi

Etna

Merhaba;

Catania'da ilk günümüzün hedefi Etna'ya çıkmak. Esasında Catania'dan tek beklentimiz zaten Etna'ya çıkmaktı. Yani mümkün olduğunca. 

Daha önce de anlattığımı gibi, sabah 08.15'te  tren istasyonunun önünden kalkacak otobüse yetişmek üzere koşuyoruz. Kahvaltı etmek için istasyonun önündeki büfelerden croissant, brioche ve çay, kahve alıyoruz. Açıkçası o dandik büfeden o kadar lezzetli şeyleri nasıl yedik biz de hala şaşırıyoruz. Esasında Sicilya'nın olayı bu sanırım. Büfeler, sokak satıcıları hep çok lezzetli. En güzel kahve onlarda mesela. Otobüse yerleşip yola çıkıyoruz. Yaklaşık iki saatlik bir yolumuz var, Yol yokuş yukarı tırmanıyor. Pek çok küçük kasabanın içinde geçiyoruz ve yükseldikçe de Etna'nın volkanik oluşumlarını görmeye başlıyoruz. 

Otobüs normal şartlarda Nicolesi denilen bir kasabada zaten mola veriyormuş ama bizde mecburi oldu zira otobüs bozuldu. At İtalya dedim. Neyse ki yarım saatte yenisi geldi. 



Mesela bu kilise Nicolesi'de. Lav taşını o kadar çok bulmuşlar ki kilise yapmışlar. Nicolesi tatlı bir kasabaydı. Sağda solda kafeler, restaurantlar vardı. Araba kiralarsanız güzel bir kahvaltı yapabilirsiniz tabi ki. 

Yeni otobüs bizi 1900 metredeki otopark alanına bıraktı. Buradan sonra yapabilecekleriniz sınırlı. 1900 metre civarında iki tane krater var, bunlara tırmanabilirsiniz. Ki biz bunları taa dönüş yolunda fark ettik. Ya da 2900 metreye doğru yol alabilirsiniz. Bunun için önce teleferiğe binip 2400 metreye çıkmalısınız, daha sonra da sizi ordan otobüslerle 2900 metredeki ana kratere götürüyorlar. Yalnız bu biraz pahalı bir deneyimdi. Kişi başı 63 eurocuk. Teleferik 30 euro, otobüs ve rehber de 33 euro. Açıkçası bu kadar pahalı bir teleferik ücreti hiç görmemiştik. Ve biz binmemeye karar verdik. Cimrilik mi yaptık bilemiyorum zira ana kratere tırmanamadık. (Ne zamanımız ne de aşağıda göreceğiniz gibi kıyafetlerimiz uygun değildi) Bir yandan da ilk 500 metreyi yürümek istedik. ki insan yahu 500 metre nedir ki diyor. Öyle demeyin. Birincisi zemin ufak tefek lav taşlarından oluşmuş, tırmanmak hayli zor. Bizde spor ayakkabılar vardı. Ama gerçekten hiking ayakkabılarınızı giymenizi öneririm. Biz tırmanamadık mi? Tırmandık. Ama zordu. İkincisi burası hayli soğuk. Şehirden 10 -15 derece daha soğuk ve çok rüzgarlı. Bunu tahmin etmiştik. Neden o zaman şortla gittiniz derseniz açıkçası daha iyi bir alternatifimiz yoktu. Kotla çıkamazsınız, aynı şekilde eşortman da rahatsız edici oluyor bu tür yollarda. Eğer varsa tabi ki dağ kıyafetlerinizi giyin. Bizim yoktu. Üstümüze polar aldık ama popolar açıkta kaldı. İnsan esasında bacağından o kadar çok üşümüyor ama yukarı tırmanırken hayli terliyorsunuz, bu da üşüme oranınızı arttırıyor. Ayrıca ben yanımda ince bir tülbent getirdiğim için çok memnunum. Kulaklarım gerçekten çok üşüdü ve acıdı. Tülbentle kafamı sardım ki bu çok iyi geldi. 



Gördüğünüz gibi pek çok insan da yürüyor zaten. Ama ilerledikçe herkesin performansı farklı olduğu için baya yalnız kalabiliyorsunuz. Teleferiğin kenarından yürümenizi tavsiye ederim. Bir anda acayip bir sis bastırıyor ve önünüzü göremiyorsunuz mesela. Yolunuzu kaybetmeniz olası gibi göründü bana. 





Bakmayın güldüğüme, muhtemelen acayip üşüyorum. 



Net çekememişim. İnsanlar çok güzel çiçek kokuyordu etraf demişti ama mevsimi mi değildi anlamadım. Biz sadece şu yukarıdaki ufak çiçekleri görebildik. 



Etna geniş bir ovaya hükmediyor. Bu ovada esasında çok verimli bir ovaymış. Bir alana lav püskürdüğünde 15 sene kadar ekim yapılamıyormuş ama sonrasında çok verimli oluyormuş. 

Tepeye kadar yürüdüğünüzde inanılmaz üşümüş, yorulmuş, terlemiş oluyorsunuz ve açıkçası fiziksel olarak acı çekiyorsunuz. Neyseki 2400 metrede bir kafe var. O kadar yorgunluğun üstüne yediğiniz içtiğiniz her şey öylesine lezzetli geliyor ki anlatamam size. 

Bizim 16.30da Catania otobüsüne yetişmemiz gerekiyordu. Ama araba kiraladıysanız mesela buraya kadar yürüyüp sonrasında da otobüsle 2900 metredeki ana kratere gitmek çok keyifli bir deneyim olur diye düşünüyorum. 

Dönüş yolu tabi ki tırmanıştan daha zordu. İnişler her zaman daha zordur. Ben bir kaç kere düştüm, Neyseki yavaş düşüşler oldu. Dönüşte 1900 metredeki iki kraterden birisine çıktık. Çıktık derken  o 500 metreden sonra bu bir şey değildi. 



O kadar soğuktan sonra Catania bizi böyle karşıladı. Ben Etna'ya tırmanmaktan gerçekten çok keyif aldım. Hatta bütün Sicilya gezisinin en güzel noktasıydı bile diyebilirim. 

Yarın sabah Taormina'ya gidiyoruz. Burada biraz çok kalacağız. Deniz molası verdik kendimize. 

20 Kasım 2016 Pazar

Catania

Merhaba;

Hazırsanız sizi uzun bir Sicilya gezisine çıkarmak niyetindeyim. Niyetindeyim diyorum, biliyorsunuz her zaman her gittiğim yeri yazamıyorum. Mesela biz geçen sene Malta'dan Roma'ya gitmiştik. Yazabildim mi? Hayır. Bazen nedense yazarken sıkılıyorum. Bazen de sanki laflarım boşluğa gidiyormuş gibi geliyor. İnternette herkes o kadar çok şey yazıyor ki.  Bu Sicilya yazısını tamamlamak için başka bir taktik izleyeceğim. Bütün yazıları yazıp kaydediyorum. Bakalım nasıl olacak:) 

Kurban Bayramında (resmen 2 ay geçti üstünden) Sicilya'ya gittik. Bu sene Uğur iş değiştirdiği için izni yoktu. Gene de şirketi bir kaç gün kaçamak yapmasına bir şey demedi. Bayramın ortasında gidip, öbür haftanın ortasında geldik. Böylece biraz daha hesaplı uçak bileti alabildik ve hava limanındaki o ölümcül kalabalıklardan kaçabildik. 

Sicilya biliyorsunuz İtalya'ya bağlı bir Akdeniz adası. Türkiye'den direk Catania'ya uçabiliyorsunuz, bu da zaten son senelerde Türkler arasındaki popülerliğin artmasına sebep olmuş. Bizim rotamız Catania - Taormina - Palermo - Catania şeklindeydi. 

Uçağımız Catania'ya akşam üzeri indi, hava limanından bineceğiniz shuttle otobüslerle şehir merkezine kolaylıkla erişebilirsiniz. Hatta ben tam önünde otobüs durağı var diye Sicilia B&B'yi tercih etmiştim konaklamak için. Duomo'ya çok yakın olması, şehrin göbeğinde olması ve ara sokaklarda değil de cadde üzerinde olması güzeldi. Ama açıkçası keyifsiz bir konaklama oldu. Asıl desem, pis değildi ama vasattı. (Gerçi çok temiz miydi emin de olamadım.) Otele eşyalarımızı atıp dışarı çıktık. İki hedefimiz var: Birincisi birazcık şehri görme, ki saat 19.30 olmuş ancak gece hayatını görebiliriz. İkincisi de ertesi gün Etna'ya gideceğimiz için otobüslerin nerden ve saat kaçta kalktığını bulmak. Önce kendimizi otobüs terminaline doğru attık, ki esasında otelimize yürüme mesafesindeymiş. Sicilya'da dikkat etmeniz gereken bir şey var. google maps sizi saçma sapan yollardan yürütüyor. Mesela ana cadde dururken ara sokaktan yürütüyor. Ve bu ara sokaklar ne yazık ki hayli tekinsiz görünüyor, hatta öyle hissettiriyor. Gitmeden önce mutlaka sizde okuyacaksınız Sicilya'nın ne kadar güvensiz olduğunu. Bunu da hissedip tedirgin olacaksınız. Size şunu söyleyebilirim. İstanbul'da yaşayabiliyorsanız orda da yaşarsınız. Tamam çantana, cüzdanına biraz daha dikkat etmen gerekebilir. Biz mesela normalde pasaportlarımızla gezeriz ama burda cesaret edemeyip otelde bıraktık hep. Ama gene de en büyük sıkıntıyı sanırım güvenli ülkelerde yaşayan Kuzey Avrupalılar yaşıyor. Dediğim gibi, dikkatli olun ama abartmayın (evet ben ilk gece biraz korktum) Önce terminale gittik. Etna'ya 60 euro gibi bir bedel verip turla da gidebilirsiniz ama ben daha önce internette otobüsle 3 euroya gidildiğini okumuştum. Otobüs sabah 08.15'te tren istasyonunun önündeki park yerinden kalkıyor. Akşam da 16.30'da Etna'dan kalkıp sizi şehre geri bırakıyor. Bizim gibi bir gece önceden gidip bilet aramanıza gerek yok çünkü satmıyorlar. Sabah biraz erken gidip Etna Transporti'nin yazıhanesinden biletinizi alabilirsiniz. Otobüslerde koltuk numarası yok, gidip yer kapmanızı öneririm, yol yaklaşık 2 saat sürüyor zira. Bunları Etna yazısında da anlatabilirdim tabii değil mi? Her neyse. Ama otobüs terminalinde bilet yazıhanesini ararken konuştuğumuz İtalyanları anlatmadan geçemeyeceğim. Kendilerini baya İngilizce biliyorlar sanıyorlar ama hiç bilmiyorlar. Sadece İtalyanca konuşuyorlar, sizi de konuşmanız için cesaretlendiriyorlar. Mesela ben baktım İngilizce anlaşamıyoruz, tamam dedim madem kafa göz yara yara İtalyanca.  Bana diyor ki "sakin ol, gayet güzel konuşuyorsun." Enteresan olan bir yerden sonra gerçekten de konuşuyorsun. Ben mesela İtalyancamı şu seviyeye çektim: Konuşuyorum ama anlayamıyorum. Anlayamıyorum dediğinizde daha yavaş konuşuyorlar ama benim anlamamaktaki sıkıntım hızları değildi, kelimeleri unutmuşum. 

İlk gecemizde biz galiba akşam yemeği yemedik. Uçağa binmeden yemiştik, uçakta da yedik. Pek aç değildik o yüzden. 

Catania'da aşağı yukarı her şey Via Etnea üzerinde. Bir ucu denize, bir ucu da Etna Dağı'na çıkan uzun bir cadde. Sağlı sollu kafeler, alışveriş mağazaları falan var. Biz önce Etna Dağı'na doğru biraz yürüdük, daha sonra da denize, yani Duomo Meydanı'na doğru.  Duomo Meydanı'nın çevresinde pek çok kafe ve restaurant bulabilirsiniz.

Meydanda göreceğiniz iki önemli eser var. Birincisi Sant'Agata Katedrali, ikincisi ise Fontana dell'elefante. Bu çeşme ayrıca şehrin simgesi haline gelmiş. Esasında bir İtalyan klasiği oalrak Sicilya'da çok fazla ve birbirindne görkemli kiliseler, katedraller göreceksiniz ve gezinin sonuna doğru aa evet ya bir kilise de burda varmış diyeceksiniz. 










Müzisyen Vincenzo Bellini burada doğmuş ve bundan pek de gurur duydukları kesin. Güzel bir fotoğrafını çekmeyi beceremediğim opera binası ve aşağıda bir fotoğrafını gördüğünüz dev şehir parkı mesela bu gururlarının bir yansıması adeta. 

Şehrin ortasında fena korunmamış durumda bir Roma tiyatrosu kalıntısı var. İçini de gezebilirsiniz. 




Catania'nın büyük bir balık pazarı var. Esasında bizler için şaşırtıcı değil tabii. Duomo'nun arkası gibi kalıyor. Biz iki gece yemek yedik. Birinci gece ismini ne yazık ki hatırlayamadığım, arkadaşlarımzıın rezervasyonsuz yer bulamadığı bizim rahatlıkla oturduğumuz bir yerdi. Ben barbun yedim. Yani bu restaurant Guardian'a falan çıkmış ama bence pek numarası yoktu. İkinci yemeğimizi ise Mm Trattoria'da yedik. Ve ilk restaurant da bunun karşısındaydı. Ben buranın yemeklerini daha çok sevdim. ben kılıç balığı istedim, Uğur ton. Ama sonuç olarak değişmek zorunda kaldık çünkü ton daha ok sushi kıvamındaydı:) Şarabı sadece kırmızı mı beyaz mı istersiniz diye soruyorlar bu arada. Marka seçmek gibi bir şansınız yok. Yanlış hatırlamıyorsam biz iki restaurantta da 30 euro civarı bir hesap ödemiştik. 


Sicilya'da cannoli isimli tatlı çok meşhur. Bence de baya başarılı. Ama mesela CAtania'da iki kere yedim, üstelik birisi I Dolci Di Nonna Vincenza isimli meşhur bir pastaneydi ama ikisi de çok tırttı. Bence Cannoli için Taormina'yı bekleyin. 

Bu arada biz araba kiralamadık hırsızlık olaylarından çekindiğimiz için. Tren ve otobüs seferleri çok sık ve kullanışlı. Belki araba kiralanarak daha çok yer gezilebilir tabii ama neden daha az  yer gezdik demedik açıkçası.

Yarın Etna'ya gidiyoruz hazırsanız:)