14 Mart 2016 Pazartesi

Ankara

Yürekler yangın yeri...


13 Mart 2016 Pazar

Tiyatro mu?

Merhaba,

Farketttim ki uzuuun süredir tiyatro yazmamışım. Tam olarak 2012'den beri. Amerika'ya gittiğim sene oyun izleyememiştim. Sanırım geçen sene de izlemedim. Neyseki bu sene biraz açığı kapattık gibi. Elimdeki programlara bakıyorum 6 adet oyuna gitmişim. Bir tane de bale var. Hepsiyle ilgili kısa kısa yazayım bari diyorum. 




12. Gece:  Bir Shakespeare klasiği. Şehir Tiyatroları bu sene oynamaya başladı ve biz de ya 2. ya da 3 oyunu izledik.Yolunu kaybetmiş, hiç bilmediği coğrafyada gözlerini açan bir genç kız,onu arayan ve onun da aradığı erkek kardeşi. Periler, kötüler, iyiler derken olaylar tam bir çorbaya dönüşür. Bir taraftan da komik tabii. Shakespeare biraz zor bir deneyim oluyor benim için. Önceden okumam, çalışmam falan gerekiyor tam olarak neler olduğunu anlamak için. Bu oyunda çalışamamıştım ama gerçekten de çok keyif aldım. Sanırım zaman geçtikçe oyunculuklar daha da oturmuştur. Kesinlikle tavsiye ederim. 


Zengin Mutfağı: Oyun 15 - 16 Haziran İşçi Eylemlerini ortasına alıyor ve bir zengin mutfağında çalışan insanların çevresinde geçiyor. Mutfakta çalışan kızın hayali biraz para biriktirip sevgilisi ile evlenebilmek esasında. Bir de aşçımız var, kızı koruması altına almış. Sevgili deseniz parasız pulsuz bir çocukcağız. İşçilerin oldukları yerleri ihbar edenlere para ödülü verileceği söyleniyor ve olaylar gelişiyor. Esasında hayatta bir siyasi görüşü olmayan insanların ne kadar çabuk savrulabileceğini, örgütlenmenin ne kadar önemli olduğunu ve sermayenin ne yapıp edip bizleri kullanmanın bir yolunu bulacağını gösteren çok güzel bir oyundu. Kesinlikle tavsiye ederim kaçırmayın. 


Şekerpare: Evet bildiğimiz Şekerpare. Hani şu İlyas Salman'lı, Şener Şen'li Neriman Köksal'lı Şekerpare. Hikayeyi anlatmama gerek var mı? Bence yok. Oyun nasıldı derseniz eh işte derim ama. Oyunculuklar kötü olduğundan değil ama kimse bir Şener Şen olamaz diye. Gerçekten de gözler o kadar arıyor ki bildiğimiz kadroyu. İzleniliyor, eğleniliyor orası kesin. Yalnız benim sevmediğim bir durum var. Engin Alkan neredeyse yönettiği her oyunda başrol oynuyor. Bugüne kadar sadece bir oyunda (İstanbul Efendisi) yönetmesine rağmen görmedim kendisini. Ben açıkçası biraz sıkıcı buluyorum bu yaklaşımı. Eminim çok değerli oyuncular ya da yönetmenler vardır. Hem yönetip hem başrol oynamak? Bilemedim.


İstanbul Efendisi: Bu oyundan gerekli tadı alamadığımdan eminim. Ümraniye Sahnesi'nde izledik ve orası gerçekten de çok kötü bir sahneymiş. Akustik kötü, seyircilerin oturduğu yerin eğimi az, bazen sadece önündekinizin kafasını görüyorsunuz.  Bu yüzden ben biraz sıkıldım açıkçası. Konusu ise astığı astık, kestiği kestik kadı efendimizin kızına aşık olan bir delikanlımız var, kızın da gönlü onda. Ama işte baba çok sert. Üstelik de çok yobaz. Yıldızlara bakıyor, fallara bakıyor ki herhangi bir hareketine karar verebilsin. Ama işte karşısında da feleğin çemberinden geçmiş esircimiz Afet Hnaım var. Ne yapacak, ne edecek bu çocukları bir araya getirecek. Bu sırada pek çok terslik olacak tabi ki. Müzikal değil ama müzikli bir oyun. Dediğim gibi daha iyi koşullarda izlenirse daha keyifli olabilir. Eskidne bu tür oyunalrı hep AKM büyük sahnede izlerdik. Şimdi AKM denilince gözlerim doluyor.



Oyunun Oyunu: Bu oyunu bu cuma izledim. Gerçekten de çok eğlenceli, çok komik bir oyundu. Zaten daha Şubat ayında oynanmaya başlamış. Konusu ise şöyle: Bir tiyatro ekibi Çırılçıplak isimli bir oyun çıkarmaya çalışıyorlar. İlk perde boyunca hep onların provalarını izliyoruz. İkinci perde de ise artık turneye çıkılmış, ekip bir süredir birlikte zaman geçiriyor. ikili ilişkiler gerilmiş. Bu sene izlediğim en ilginç oyundu diyebilirim. İkinci perdede değişen dekor çok etkileyiciydi. Bu oyuna bilet bulursanız mutlaka gidin derim.


Profesyonel: Profesyonel hep kapalı gişe oynuyor ve bilet bulmak gerçekten çok zor. Ama inanılmaz bir şey oldu. CKM'deki oyunson anda değişmiş ve yerine Profesyonel konulmuş. Bu yüzden de boş yerler vardı. Bize de biletleri Zeynep Abla aldı zaten benim haberim yoktu. Tekrar teşekkür edeyim burdan, çok güzel bir oyun izledim sayesinde. Bir yayınevi editörünün bir gün kapısı çalınır ve bir adam onunla mutlaka görüşmek istediğini söyler. Bu garip adam editörümüzün geçmişi hakkında pek çok şey bilmektedir. Editörümüzün gençliği "bir film şeridi gibi" gözlerinin önünden akar gider. Yetkin Dikinciler ve Bülent Emin Yarar öyle bir oyunculuk koyuyorlar ki ortaya anlatılmaz yaşanır. Gerçekten bilet bulabilirseniz mutlaka izlemenizi öneririm. Çok güzel bir oyundu.

Bir de son olarak baleden bahsedeyim. Biz Fındıkkıran'a gittik. Müzikler çok güzel tabi ki ama Türk balesi için hep söylenirdi zaten ayaklar pat pat yere vuruyor diye. Gerçekten de öyleymiş. Fındıkkıran'a nispeten daha modern bir yorum getirilmiş kıyafetlerle falan ama ben çok keyif almadım açıkçası. Bilemiyorum belki de çok bale kültürüm de olmadığı içindir. Gerçi ben St. Petersburg balesi izlemiş insanım ama:) Takdir sizin tabi ki. 

Esasında Mert Fırat'ın oynadığı En Kısa Gecenin Rüyası'nı izlemek istiyorum ama hem bilet bulmak hayli zor, hem de daha yazın Şehir Tiyatroları'nda Levent Üzümcü oynarken izlemiştim. Kararsızım çok:) Siz ne dersiniz? Peki bu aralar neler izlediniz?