28 Nisan 2008 Pazartesi

Sir James Galway

Pazar akşama Cemal Reşit Rey'de İstanbul Senfoni Orkestrası ile beraber Sir James Galway ve Lady Jeanne Galway ayrıca Bülent Evcil sahne aldılar. İyi ki üşengeçlik yapmamışım, iyi ki tek başına konsere mi gidilirmiş dememişim. Sayısız defa bis yaptılar, Galway'in sahnedeki tavırları çok espriliydi. Sizin için özel birşeyler çalalım dediler, Mozart Türk Marşı çaldılar. Anladım ki flüt için inanılmaz zor bir eser o. Nasıl anlatacağımı bilemiorum ki orda olanlar çok şanslıydı bence. Olmayanlar bir daha şansları olursa gitmeliler.

Bir de düşümdüm de keşke ben de Sir olsam. Resmen şövalye oluosun. Gerçi benden Sir olmaz belki Lady olur ama kimse de Lady ilan edilmez ki:P

25 Nisan 2008 Cuma

Googleeeeee

Dünyanın en muhteşem sitesi bence google. Hem bir çöplük hem de aradığınız herşeyi bulabileceğiniz bir cennet. Biraz geç olsa da Google'ın 23 Nisan logo tasarlama yarışmasının sonuçlarını sizlerinde görmesini istedim. İnsanlar ne yetenekli:))

24 Nisan 2008 Perşembe

Cabaret Night-I






Hayır aşağıdaki fotoğraflar arasında bir fark yok, hepsini nedense iki kere yüklemiş blogger. Deli sanırsam. Şimdi de Kabare serisi ve sonra yatıyorum zira yarın iş var.
Not: Son fotoğraf sevgilime aittir;)

Merve'nin evindeee
















Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan.... Bütün çocukların hakettikleri gibi yaşayabildikleri bir dünyayı görebilmeleri dileğiyle......


















Sevgili okurlarım, ki çok fazla olmadığınızı da biliyorum ya neyse, sizleri fotoğraf manyağı yapmaya karar verdim gecenin bu saatinde.






Geçen haftasonu Merve'nin evine gitmiştik Uğur, Yurda ve ben. Burgazada başından beri en çok sevdiğim ada olmuştu ve şimdi arkadaşım orda yaşıyor. Her ne kadar ben Merve ile küçücük bir evde yaşamayı çok istemiş olsam da heyhat bu asistan maaşları bunu namümkün kıldı ne yazık ki. Herneyse.






Önce ada ile ilgili gözlemlerimle başlayalım isterseniz. Birincisi küçücük, sakin, Merve'nin evi çok şirin, ulaşımı kolay, trafik derdiniz yok:)) Vapurla Kâbataş'tan tam 1.5 saat ki kanımca tam bir işkence haklısınız. Trafikte de olsanız herhangi bir yere 1.5 saatte ulaşırsınız. Herkes birbirini tanıyor, çılgınca dedikodu dönüyor belli, zaten Merve ve Gamze'de teyit ettiler bunu. İşte bu noktada orda yaşayamayacağımı anladım zaten. Çoğu zaman herkesin birbirini tanıdığı yerler bana biraz itici gelmiştir. Hani bir sıcaklığı var tabii onu inkar edemem ama çılgın dedikodu, gözler hep üzerinizde. Takmasanız olmaz, taksanız olmaz. Lüzumsuz bir telaş bence. Sait Faik'in adası olduğu içinse ayrı bir değerli gözümde. Zaman zaman alıp okurum Sait Faik'i. Hatta ilk gençliğimde yazdığım hikayelerde onun tarzına özendiğimi, onun gibi yazmaya çalışmıştım. Ama kim sıradan insanları, bizim gibi küçücük insanları Sait Faik gibi büyük bir ustalıkla, detaycılıkla ve son derece yalın anlatabilir ki. Şu anda çok net olarak hikayeyi hatırlayamasam da bir balıkçıyla ilgili olan vardı. İlk okuduğum hikayelerinde biriydi. Balıkçı sarışın ve pembe yanaklıydı. Bütün gün çalışıyorsu ama ona balıktan hiç pay verilmiyordu. O balıkçının hali günlerce aklımdan çıkmamıştı. İşte böyle büyük bir ustayla aynı havayı soluduk 2 gün boyunca. TRT'nin çektiği bir grup hikayesi vardı ayrıca, çoğunluğu adada geçen. Ben bir gece vakti canım sıkılmış, yatağa gitmek üzereyken rastgelip takılmıştım. Denk gelebilirseniz (ki hiç sanmam TRT'nin yeni yayınlarının baya başarısız olduğu gözönüne alınırsa) sakın kaçırmayın.






Fotoğraf atölyesi için yalnızlık, hüzün konulu kare format portre fotoğraflarına ihtiyacım var. Merve'nin evi ise hem istediğimdekoru sağlıyor, hem modeli veriyor:) Daha ne istenir ki değil mi? Ama ne yazık ki kazın ayağı öyle olmadı. Merve'nin şen kahkaları hiç kesilmedi, bir müddet sonra Uğur'la Yurda'nın canı sıkıldı mekanımı bastılar. Ve sonuçta hüzünlü değil eğlenceli fotoğraflar elde ettik. Olsun bakalım. Bu haftaki atölye için fotoğrafsız kaldım ben de ne yazık ki. Tabii bir de sabit modelimi değiştirdiğim için Duygu kızdı bana. Geçen hafta Duygu ile çekim yapmıştık ve baya güzel sonuçlar almıştık. Bakalım bir sonraki hafta için tekrar Duygu ile çalışacağım zaten. Bir sürü planımız vardı:)






Sevgilim 23 Nisan sebebiyle tatil yapmaya karar verdi vePrag'a gitti ailesiyle. Ben de bütün 23 Nisan'ı çılgınca temizlik yaparak geçirdim:( Ne kadar da eğlenceli değil mi?






Birazdan bu sayfada KABARE olarak adlandırdığım bir seri ile ilgili fotoğraflar göreceksiniz. Amacım bu seriyi geliştirmek. Umarım beğenirsiniz.






Bir de tabii belgelsel fotoğraftan kopmuş olmak beni çok üzüyor. ÇArpıcı bir konu bulamıyorum. Esasında sabah akşam bunu düşünüyorum:)






Online bir dergiye yazılarımı gönderdim, gezi bölümü için eleman arıyorlardı. Sizce benim seçilme şansım var mı? Eğer olursa hem yazı yazma işimi düzene koymuş olacağım, hem de elimde referanslarım olacak.






Sanırım artık fotoları da ekleyip bu haftaki buluşmamızı sonlandırmak. Haftasonu annemler geliyorlar bir de. Ağva'ya gitmek gibi bir planları var. Birisi anneme söylese keşke 2 saatlik yolun virajlarla dolu olduğunu da, gitmesek oraya böyle. Çok gözümde büyüyor napayım:=)
Not: Bu fotoğrafları yükleyebilmek için kaç dakika uğraştım bilmiyorum, ne zaman düzelecek bu sorun:(

11 Nisan 2008 Cuma

just blow it



just one blow away, fairy tales...:)

3 Nisan 2008 Perşembe

En sevdiğim ay




Şu dünyada en sevdiğim ay olan Nisan'a sonunda girebildik.


Gecenin bir saatinde yazacak çok birşey yok. Esasında şu anda LED'lerle ilgili birşeyler yazıyor olmam gerekiyordu. Tembellik yaptım ne yazık ki. Şimdi bu saatten sonra çalışmak zorundayım ne yazık ki.


Üç fotoğraf yüklüyorum. Birisi deviantartta desktop screenshot için çektiğim bir kare. Öteki ikisi ise Hande ile sek sek oynama çalışmaları.


Süper şahane fikirlerim var. Heyecanla takip ediniz:)


N'sync Girlfriend çalıyordu bu satırlar biterken:) Hande ile lise sondayken dinliyorduk bu şarkıyı. Daha bir nostaljik oldu şimdi:)